Geçen haftaki yazımın ardından İYİ Parti Genel Başkan Danışmanı Ahmet Zeki Üçok aradı. FETÖ’ye karşı soruşturmalar yapan eski askeri hâkim Üçok, emekli olduktan sonra yaptığı açıklamalar nedeniyle Hulusi Akar’la davalıktı. Gelgelelim... Bu kez anlattığı konu, askeri değildi. Bir diploma usulsüzlük hikâyesiydi.
Hulusi Akar artık bakandan çok, AKP Kayseri milletvekili adayıydı. Üçok, doğal olarak seçmeninin bunları bilmesi gerektiğini söylüyordu.
DİPLOMA İNCELEMESİ
Yine Üçok’un anlattığına göre Hulusi Akar, 2000-2002 arasında tuğgeneral rütbesi ile İtalya Napoli’de Güney Avrupa Müttefik Komutanlığı Plan ve Prensipler Dairesi başkanı olarak görev yapmıştı. Bu sırada kızı S. Akar ise Şikago İllinois’deki DePaul Üniversitesi’nde, biological sciences (biyoloji bilimleri) okuyordu. Akar, 29 Ağustos 2002’de tümgeneralliğe terfi ederek Kara Harp Okulu komutanı sıfatıyla Türkiye’ye döndü. Bir yıl sonra, Hulusi Akar, kızı adına yurtdışında görev yapan kamu görevlilerinin çocuklarına sağlanan haktan yararlanmak için, Hacettepe Üniversitesi’ne başvurdu.
Üçok’un anlatımıyla bundan sonra doğal olmayan şeyler olmuştu. Biyoloji ile tıp fakültesinin denk olmadığı bilinmesine rağmen, 16 Temmuz 2003’te, S. Akar, Hacettepe Tıp Fakültesi’ne kabul edildi. 2009’da okulu bitirip doktor oldu. TUS’a girdi ve Ankara Dr. Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi kadın hastalıkları ve doğum uzmanlığını kazandı. Bir vatandaş, S. Akar’ın eğitimindeki usulsüz işlemden şikâyetçi oldu. O sırada Akar, Genelkurmay 2. başkanı olmuştu. Üçok devamını şöyle anlatıyor: “Şikâyet üzerine şu andaki Hacettepe Üniversitesi rektörü, o zamanların YÖK Denetleme Kurulu üyesi olan Prof. Dr. Mehmet Cahit Güran, müfettiş olarak görevlendirilir. Hacettepe Üniversitesi’ne yazı yazar. Biyoloji bilimleri okuyan birisinin nasıl olup da tıp fakültesine sınavsız olarak yatay geçiş yaptırıldığını sorar. Tıp fakültesi dekanlığı, 26 Ocak 2012 tarihli yazısında, ABD DePaul Üniversitesi Biyoloji Bilimleri Fakültesi’nin tıp fakültesine eşdeğer olmadığını söyler. 2003 yılında, mevzuata aykırı bir şekilde yatay geçişe uygunluk raporu verdiğini kabul eder.”
Üçok’un elinde inceleme raporları da var. Müfettiş raporu, geçişteki usulsüzlüğün kolayca bilinebileceğini söylüyor: “ABD’de tıp fakültesine öğrenci olarak kabul edilebilmek için gerekli şartların hiçbirisinin adı geçen tarafından sağlanmadığının değerlendirmeyi yapan birimce bilindiği veya bilinmesinin gerektiği, buna rağmen eşdeğer koşulunun sağlanmış olduğuna ilişkin belgenin düzenlendiği ve böylece öğrenciliğe kabul edildiği...”
ZAMANAŞIMI KARARI
Peki sonuç? Üçok’un elindeki müfettiş incelemesinin sonuç bölümü, olaylar zamanaşımına uğradığı için hem Hacettepe’dekiler hem Hulusi Akar hem de S. Akar’ın diploması için “Yapacak bir şey yok” diyor. Üçok, “zamanaşımı” denilerek kabul edilen usulsüzlüğü masum bulmuyor:
“Ortada organize bir suç var. Bu kurullarda toplam yirmi bir kişi var. Hepsi yılların akademisyeni, hepsi profesör ama ne tesadüftür ki hiçbirisi bu usulsüzlüğü görmüyor. Bu düpedüz kasıtlı bilinçli yapılmış bir sahtekârlıktır, hukuksuzluktur, kul hakkı yemektir.”
Üçok, Hacettepe Tıp Fakültesi’nin verdiği diplomanın, ortaya çıkan usulsüzlük nedeniyle yok sayılabileceğini düşünüyor. Peki Hulusi Akar’ın o dönem bunu bilmemesi mümkün mü? Üçok yanıt veriyor: “Sayın Akar, o dönem, YÖK’ten mühendislik, işletme, ekonomi vb. diplomalar veren Kara Harp Okulu Komutanı olarak, fakülte dekanı düzeyinde görev yapan bir kişi. Biyoloji fakültesi ile tıp fakültesinin eşdeğer olmadığını bal gibi de bilir. Çocuğu üniversitede okuyan her sıradan insanın bilebileceği bir şeyi Hulusi Akar gibi yüksek lisans, doktora eğitimi yapmış dekan düzeyinde görevli birisinin bilmemesi hayatın olağan akışına aykırı.”
Yıllardır başta TSK olmak üzere, sınavlardaki usulsüzlükleri tartışıyoruz. Öyle ki AKP’nin bu seçimdeki vaatlerinden biri de bu hataların son bulması. Ancak önümüzdeki dönemin Kayseri milletvekilinin kızının, sınavlarda ancak derece yapanların girebildiği Hacettepe Tıp Fakültesi’nde hak etmeden okuduğu, daha da önemlisi “bile bile lades” dendiği devlet tarafından kabul ediliyor. Vatandaş oy kullanırken isyan etmesin de ne yapsın!
Adalet diyerek bir gelecek arıyoruz. Peki, sınavda ter döken 18’lik çocuklara bile inandıramayacaksak kime nasıl anlatacağız?
Gönder