1- Geçen nisan ayında çıkan son kitabının adı: “Ağaçname- Sen ne güzel bir ağaçsın!” Uluslararası üne sahip çizerimiz Selçuk Demirel, Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlanan kitabının girişinde kitabı şöyle anlatıyor: “Ağaçlara hep büyük bir hayranlık duymuşumdur. Heybetli gövdeleriyle kollarını açmış, bizi kucaklayacakmış gibi bekleyen, gündüz başı bulutlarda, gece olunca da bizim için yıldız toplayan ağaçlar...
Selçuk Demirel’in çocukluğundaki ağaçlardan ilhamla Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan son kitabı; Ağaçname
Çocukluğumun ilk altı yılını geçirdiğim Artvin’deki bahçemizdeki ağaçları tek tek hatırlıyorum. Bu ağaçlar benim düşünce dünyamda yaşamlarını sürdürüyor.” Kitaptan yola çıkarak, Paris’te yaşayan Demirel’den bizi eskilere götürmesi, onu bugünlere getiren yolculuğu anlatması için aradım. Sorularıma cevaben, insana kendini bir Selçuk Demirel çizimine bakmış gibi sıcak hissettiren, el yazısıyla yazılmış 20 sayfalık bir mektup geldi…
SENE1955 - “Babam ve ben”
MÜSTAKİL EVDE GENİŞ AİLE
Hikâyesi, kitaba ilham veren Artvin’de başlıyor: “1954 yılında doğdum. Osman Dedem, Melek Babaannem ve iki halamla birlikte yaşıyorduk. Altı dönümlük bahçesiyle bu küçük, iki katlı evi çok genç yaşta evlenince dedem satın almış. Annem ve benden bir buçuk yaş küçük kardeşimle üste katta, diğer aile üyeleri alt katta oturuyorlardı. Babamın muhtelif meslekleri vardı; Artvin’deki ender şoförlük ehliyeti olanlardandı. Güzel yazısı vardı. Tabelacılık da yapıyordu. Altın varaklı tipografiler yazdığını hatırlıyorum. İki elini aynı oranda kullanabiliyordu. Sağ eliyle soldan sağa doğru yazarken sol eliyle de aynı metni sağdan sola doğru tersten yazabiliyordu. Aynaya tutarak okuyabiliyorduk. Bazen mektup olarak da gönderirdi. Bu mektuplara; ‘Aynalı mektuplar’ diyorduk.
SENE1965 - “1958-1959 yıllarında Erzurum’da yaşadık. Erzurum denilince evlerin çatılarında koşturduğumuzu, uçurtma uçurduğumuzu, hatta çok büyük uçurtmanın ipini tuttuğum için uçtuğumu hatırlıyorum!”
ŞECEREMİZ 13. YÜZYILA UZANIYOR
Baba tarafımdan Osman Dedem bugünkü Gürcistan’daki Ahıska’dan gelen Misket Türklerindendi. Sanırım 19’uncu yüzyıl sonunda Ahıska’dan gelip Artvin’e yerleşiyorlar. Gelirken ki aile adları Ustaseferoğulları. Babaannemin ailesi Batum’dan geliyor. Batum’daki aile adları Gogitler, daha sonra Gökyiğit oluyor. Anne tarafımda herkes Gürcü. Aile içinde Gürcüce konuşurlardı. Annem iki erkek ve dört kız kardeşi ile Maçahel’deki aile evinde doğuyorlar. Maçahel’deki ahşap camiyi 1850’li yıllarda büyük dedelerim yaptırıyor. Sonradan Müslüman olmuş Gürcülerden… Batum’daki kilise kayıtlarına bakınca aynı ailenin şeceresi 13. yüzyıla kadar gidiyor.”
2- RUS SEMAVERİNDE ÇAY KEYFİ
Çocukluk yılları, Artvin’deki geniş aile çevresi içinde büyük ağaçların gölgesinde geçiyor. Kendi anlatımıyla; “Rus semaverlerinde çaylar içerek, fantastik hikâyeler uydurarak, bir tekerlek bulunca araba yapıp binmek için geri kalan üç tekerleği olmadık yerlerde aramakla... Her şeyle dalga geçen Meliha Halam evin neşe kaynağıydı. Osman Dedem tanıdığım ilk sanatçıydı benim için… Ancak gerçek bir sanatçı cesaret edebilirdi möbleli salon radyosuna yeni aldığı günün akşamında yaldız boyası ile boyamaya, nasıl duracak diye merak etmişti! Ağaçların üzerine yerleştirdiği ampulleri uzaktan kumanda ile yakıp söndürmesini, evden bahçenin en uç noktasına döşediği telefon hattı ile evdekilere tek tek telefonda “Üfür, alo de!” diye ‘Alo’ dedirtmesini dün gibi hatırlıyorum. Bütün bu operasyonlarda asistanı olarak hep yanındaydım.”
Gönder