"KADININ soyadı seçebilmesi için ya kocasının akıl hastalığı ile malul olması veyahut kocası ölmüş ve kendisi evlenmemiş ve çocuk sahibi bulunması lazım geldiği izah edilmiştir."
*
Günümüzden tam 89 yıl önce, yani 21 Haziran 1934 tarihli TBMM oturumunda, soyadı kanunuyla ilgili görüşmeler yapılıyordu. Yeni yasayla birlikte artık her “aile reisi” bir soyadı belirleyecekti. Evli kadınlar ise kocalarının soyadına tabi olacaktı. “Kadının soyadı seçebilmesi” konusu açıldığında vekiller meseleyi yukarıdaki şekilde tarif etmişlerdi. Bir kadının kendi soyadını belirlemesi ancak çocuklu-dul veya kocasının “akıl hastası” olması durumunda mümkündü.
Ne gariptir ki, “hangi soyadlarının uygun, hangilerinin uygun olmadığı” Meclis’te ayrıntılı tartışmalara yol açarken, tamamı erkeklerden oluşan Meclis, kadınların soyadı seçme hakkı üzerinde pek durmamıştır. Çünkü vekillere göre mesele gayet açıktı: “Kadının, Medeni Kanun nazarında kendi başına aile ismini taşımakta hiçbir rolü yoktur.”
90 YIL SONRA
Anayasa Mahkemesi, geçtiğimiz 28 Nisan’da aldığı kararla Türk Medeni Kanunu’nun kadınlara erkeğin soyadını alma zorunluluğu getiren 187. Madde’sinin ilk cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verdi. Buna göre 24 Ocak 2024 tarihinden itibaren kadınlar evlendiklerinde kocalarının soyadını almak zorunda olmayacaklar. Böylece bir kadın, “kocasının akıl sağlığı yerinde olsun olmasın” (!) hayatına mevcut soyadıyla devam edebilecek. Yani 90 yıl gecikmeli de olsa adaletsiz bir zorlama son bulacak.
KOCANIN ADI YOK
Bu kararı, kadın hakları açısından “ilerici” bir adım olarak okumak mümkün. Ne var ki klasik dönem Osmanlı resmi kayıtlarında, kadınların kocalarının “soyadını” alması söz konusu değildi. Evlilik, kadının isminde bir değişikliğe neden olmazdı. Zira Osmanlı mahkemelerinde evli kadınlar, kocasının değil babasının ismiyle kayda geçirilirdi, “Ahmet kızı Fatıma (Fatıma binti Ahmet)” gibi. Miras kayıtlarında kadının evli olduğunun vurgulanması gerekse bile bu durum değişmezdi: “Durmuş’un zevcesi Fatıma binti Ahmet.” Yani kadın evli de olsa, dul da kalsa hep “babasının kızı” olmaya devam ederdi.
Gönder