Türk siyaset tarihinde -sağ partiler özelinde- iki güçlü ve belirgin nokta oldu bugüne dek; muhafazakârlık ve milliyetçilik. Ancak son 10 yılda, sandığa yansıyan sonuçlara göre, milliyetçilik ana akım sağ siyaset içerisinde makbul bir pozisyonda değildi. Ta ki bu seçime kadar... Bu seçimin öne çıkanı şüphesiz ‘milliyetçilik’ oldu. Parlamento’nun da cumhurbaşkanlığı seçiminin de kilit siyasi unsuru artık milliyetçiler. MHP, İYİ Parti ve Sinan Oğan’lı ATA İttifakı’nı yan yana koyduğumuzda milliyetçi oylar yüzde 25’i aşıyor. Aşırı sağcı Meloni’nin Başbakan seçildiği İtalya, ulusal meclisinde aşırı sağın en yüksek sandalyeye sahip olduğu Macaristan, aşırı sağcı Le Pen’in yükseldiği Fransa düşünüldüğünde milliyetçiliğin dünya ile Türkiye’deki aynı anda çıkışı arkasındaki nedenleri sordum. İşte yanıtı.
Nişantaşı Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney, milliyetçiliğin yükselişinin küresel bir süreç olduğunu söylüyor ve “İlk ortaya çıkışını da Avrupa’da gördük” diyor. Peki ya sonra? Cevabı şu: “Sonra Çin var. ABD var. Öyle ki Çin ile ABD Pasifik’te stratejik seviyede karşı karşıya geldiğinde, bu yeni güç rekabetini birçok uzman ‘yeni milliyetçilik’ dalgası ile açıkladı. Özellikle de Çin nezdinde. Bu yeni milliyetçiliğin Mısır’da Sisi rejiminde bile etkili olduğu görülmüştür.”
Gönder