Bugün benim için çok önemli bir gün. Hem eşimin ölüm yıldönümü hem de Anneler Günü. Bu günlerden biri beni hüzünlendiriyor, diğeri ise mutlandırıyor…
Sevgili Eşim’i bundan tam on iki yıl önce 14 Mayıs’ta, öğle saatlerinde kaybettim. Kendisine 2010 yılının Aralık ayı sonunda akciğer metastaz kaynaklı kemik kanseri teşhisi konulmuştu. Teşhis konulur konulmaz tedaviye başlamış olsak da O’nu kurtarmayı başaramamıştık.
Ben eşimi henüz 16 yaşındayken tanıdım. O tarihte Üsküdar Amerikan Kız Lisesi’nde lise birden ikiye geçmiştim. Yaz tatilinde uluslararası bir spor etkinliğinde görev aldım. Sonraları eşim olan Özer Yelçe, o zamanlar Milliyet Gazetesi’nde spor muhabiri olarak çalışıyordu. Bu etkinliği takip görevi kendisine verilmişti.
O etkinlikte başlayan arkadaşlığımız bizi iki yıl içinde evliliğe kadar taşıdı. Ben liseyi bitirir bitirmez evlendik. Ertesi yıl da kızımız Zeynep’i kucağımıza aldık. Zeynep henüz yedi aylıkken çalışmaya başladım. Hem okulumu hem evimi hem de kızımı aynı anda idare etmeye çalışıyordum. Eşim çok geç saatlere kadar çalıştığı için bana yardımcı olamıyordu. En büyük destekçim annemdi. Ama ne yazık ki O’nu, Zeynep henüz beş yaşına yeni girmişken, karaciğer kanseri nedeniyle kaybettim. Canım Annem’i büyük bir sevgi ve rahmetle anıyorum buradan.
Eşim bir süre sonra gazeteciliği bırakarak basın danışmanlığı yapmaya başladı. Artık bana ve kızımıza daha fazla zaman ayırabiliyordu. Birlikte çok özel ve güzel günler paylaştık. Öyle ki ilerleyen hastalığım bile beni üzmüyordu. Ama sonunda benim canım sevgilim kansere yenik düştü. O’nu kaybettiğim gün bir cumartesiydi. Ölmeden bir iki saat önce oturduğu koltuktan kalkıp yanıma uzanmış, başını omzuma koymuş ve gözlerimin içine bakmıştı. O bakışta öyle çok şey vardı ki… Sanki, tüm hayatımızın özeti gibiydi… Ve sanki beni bırakıp gitmek zorunda kalacağı için ne kadar üzgün olduğunu anlatıyordu. O bakış hem aklıma hem de kalbime hiç unutulmamacasına kaydoldu o anda. Şimdilerde eşimi paylaştığımız pek çok anıyla, ama en çok da o bakışla anıyorum.
Eli elimde öylece can verdi canımdan çok sevdiğim. CD çalara en sevdiğimiz klasik müzik parçasını koyup, doktor gelinceye kadar elini tutarak yanında uzandım O’nun. Sonra doktor geldi, ölüm raporunu yazdı ve eşimi beyaz bir çarşafa sarmamızı söyledi. Onun söylediklerini yaptık ve ben elim eşimin üzerinde ağlayarak müzik dinlemeyi sürdürdüm. Ta ki görevliler gelip O’nu alıncaya kadar…
İşte bugün o acı günün 12’ nci .yıldönümü… Her yıl daha fazla özlüyorum O’nu. Ve bu özlem ancak biz bir başka dünyada yeniden buluştuğumuzda sona erecek. Buradan rahmetle anıyorum Sevgili Eşimi.
Bugün aynı zamanda Anneler Günü. 1907 yılında Philadelphia'da Ana Jarvis adında bir kadın ulusal bir Anneler Günü için kampanya başlattı. Bayan Jarvis, Virginia Eyaleti’ nde annesinin bağlı olduğu kiliseyi annesinin vefatının ikinci yıldönümü olan mayısın ikinci pazarında Anneler Günü’ nü kutlamaya ikna etti. Ertesi yıl, Anneler Günü bütün Philadelphia’da kutlanmaya başlandı. Ardından Bayan Jarvin ve onu destekleyenler bakanlara, iş adamlarına ve politikacılara ulusal bir Anneler Günü ilan edilmesi için dilekçe yazmaya başladılar. 1911’de arzuları gerçekleşti ve Anneler Günü tüm eyaletlerde kutlanır oldu. Başkan Woodrow Wilson, 1914’te resmi bir açıklama ile Anneler Günü’nü ulusal tatil ilan etti. Böylece Anneler Günü’ nün her yıl mayısın ikinci pazarında kutlanmasına karar verilmiş oldu. Türkiye'de ise Anneler Günü ilk kez 9 Mayıs 1955’te kutlandı. İlk kez kutlanan bu özel günün amacı, annelerin toplumdaki önemini vurgulamak ve annelere saygı göstermekti.
Bense Anneler Günü’ nden 1961 yılında, üçüncü sınıfa giderken haberdar oldum. Anneme okulumun biraz ötesindeki sokak satıcısından mavi taşlı bir yüzük aldım. Benim bir aylık harçlığım 10 lira, yüzüğün değeri ise 2,5 liraydı. Yani benim için çok paraydı. Kimseden yardım almadan tamamen kendi olanaklarımla aldığım bir hediyeydi bu. Annemi çok mutlu edeceğimi düşünüyordum. O pazar günü yüzüğü vererek annemi kutladım. Annem o gün mutlu oldu mu bilmiyorum. Zira aradan bir süre geçtikten sonra yüzüğü evimizde çalışan yardımcıya verdi. Bu, belki de beni derinden yaralayan ilk olaydı.
Sonraki yıllarda daha değerli hediyeler alarak annemi mutlu etmeye çalıştım. Artık ben de bir anneyim. Biliyorum ve inanıyorum ki, annem o yüzüğü yardımcımıza hediye ederken beni ne kadar üzeceğinin farkında değildi. Ve bana çok önemli bir şey öğrettiğinin de…
Dediğim gibi artık ben de bir anneyim ve bana göre dünyanın en iyi çocuğuna sahibim. Ondan aldığım her şey, her zaman çok değerli oldu benim için. Ve olmaya da devam edecek…
Şimdi hayatımızda iki tatlı kız daha var. Türkmenistanlı Gülistan Hanımın kızları… Biri bana, diğeri ise kızıma yoldaş oldu. Yaşamımız onlarla kolaylaştı. Öyle güzel yetiştirmiş ki kızlarını, O’na yürekten teşekkür ediyorum. Ve Gülistan Hanım’ın şahsında tüm annelerin Anneler Günü’nü kutluyorum…
Son olarak, bugün vatandaşlık görevimizi yapmak üzere sandık başına gidecek ve oylarımızı kullanacağız. Sonuç ne olursa olsun, dilerim hem ülkemiz hem de bizler için hayırlı olsun…
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz günler dileğiyle…
Gönder