Ülkemiz uzun zamandır terör tehdidi altında. Türkiye tüm güvenlik bürokrasisi ile topyekûn ve eşgüdüm halinde teröre karşı koyuyor.
Geçen süre zarfında terör ülke gündeminden çıkarıldı. Normalleşmenin yani ekonomik ve sosyal gelişimin önü açıldı. Yatırım ve istihdam artışının yanı sıra petrol ve doğalgaz bulunduğu haberleri ardı ardına gelmeye başladı.
* Böyle olunca özellikle yüksek teknolojili silah sanayisinde bir sıçrama yaşandı.
* Bu sıçrama dış politikada çarpan etkisi yarattı. Suriye operasyonlarını Libya, Irak ve Azerbaycan’da yaşanan askeri gelişmeler takip etti.
* Uluslararası sistemin unutturmaya çalıştığı sorunları Türkiye birer birer çözmeye başladı. Hem terörle hem de dış politik çatışmalarla eş zamanlı başa çıktı Türkiye.
* Üstelik Türkiye kimsenin emri altına girmeden, milli çıkarları doğrultusunda bildiği yolda ilerledi, ilerliyor.
Ankara’da İçişleri Bakanlığı önündeki saldırı girişimi nizamiyedeki polislerce önlendi.
COĞRAFYA KADERDİR
Klasik yöntemlerin Türkiye üzerinde zayıflatıcı etkisinin azaldığını gören “hasım devlet aklı” son vuruşunu da darbe girişimi ile yaptı. Ne çare ki kaybetti. Lakin klasik terör yöntemlerini desteklemekten başka çaresi yok. Neden mi? Hem nedenleri hem bu konudaki tespitleri sıralayacağım. Ancak önce altı çizilmesi gereken nokta şu:
TERÖR, KAÇAKÇILIK VE ULUSLARARASI GÜÇLER
* Çeteler, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı günümüzde terör örgütleriyle bağlıdır. Ayrıca çok uluslu bir ticaret ağıdır.
* Bunun yanında başta PKK olmak üzere terör örgütlerinin maddi kazancının en büyük bölümünü uyuşturucu ve çeşitli alanlardaki kaçakçılık oluşturmaktadır.
* PKK’nın bu gelirlerine yanına küresel bazı güçler adına yürüttükleri vekalet savaşları nedeniyle aldıklarını; yani silahtan, eğitime, paraya kadar verilen desteği de koyun.
Türkiye son 10 yılda;
* PKK terör örgütünü bir anlamda Türkiye’de eylem yapamayacak noktaya getirdi.
* Terör ile kaynağında mücadele politikası ile Suriye ve Irak sınırında küresel güçlere rağmen bir anlamda tampon bölge oluşturdu. Böylece terör koridorunu engelledi.
* Başta Pençe-Kilit olmak üzere birçok operasyonla örgüte nefes aldırmaz oldu. MİT’in nokta operasyonlarıyla terör örgütünün yönetim kadroları hedef alındı.
* Tüm bunlar ABD’nin örgüte sağladığı silah-malzeme desteğine rağmen başarıyla yapıldı.
* Bu mücadeleye bir de terör örgütünün de kazancının büyük bir bölümünü oluşturan uyuşturucu operasyonları eklendi.
ŞİMDİ NE OLACAK? ÖRGÜTÜN ARKASINDAKİLER NE DİYECEK?
Neticede terör örgütü prestij peşinde. ‘Ben bitmedim hâlâ eylem kabiliyetim var. Türkiye’nin kalbinde intihar saldırısı organize edebiliyorum’ mesajını hem sempatizanlarına hem de kendisine destek veren Türkiye’nin hasmı ülkelere veriyor. Peki hâlâ bu örgüte destek verenler şimdi ne diyecek, ne yapacak? Neden mi?
* Terör eyleminde Rus yapımı roketatar ve Amerikan yapımı M4 tüfekleri kullanıldı.
* Bu iki tür silah da PKK/YPG terör örgütünün Suriye’de kullandığı silahlar. Saldırı noktasında yerde dikkat çeken roketatarın Türkiye’ye alçak uçuş yapan paramotorla sokulmuş olabileceği iddiası üzerinde duruluyor.
* Teröristlerin asıl amacının birinin üzerinde diğerinin sırt çantasında yer alan bombaları bakanlığın iç kısmında patlatmak olduğu belirtiliyor. Bu nedenle başta yara alan iki polis olmak üzere, İçişleri Bakanlığı’ndaki güvenlik güçlerinin büyük bir başarı göstererek, teröristleri kapıda durdurduklarına dikkat çekiliyor.
KİMİN ÜSTLENECEĞİNİ MERAK EDENLER...
Terör artık Türkiye için iç güvenlik değil, dış güvenlik sorunu. Zaten o yüzden kaynağında mücadele konseptine geçildi. Türk devlet aklı, terörün dış politik amaçla asimetrik bir apart olarak kendisine karşı kullanıldığının uzun süredir farkında. Kuşatmanın kalemini kırdı ve kendi hikâyesini yazıyor. Bu hikâyeden rahatsız olanların başında terör örgütünün hamisi veya hamileri geliyor:
* Bu rahatsızlığa rağmen, İçişleri Bakanlığı’na yapılan saldırıyı kimin üstleneceğini en çok merak eden, terör örgütüne silah, malzeme sağlayan küresel güçlerdi. Bu merak, daha doğrusu endişenin nedeni Türkiye’nin nasıl bir karşılık vereceğini tahmin etmelerinden kaynaklanıyor.
ERDOĞAN: BİR GECE ANSIZIN GELEBİLİRİZ
* En azından Türkiye’nin cevap vereceğini artık biliyorlar.
* Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan TBMM’deki konuşmasında bir kere daha “Bir gece ansızın gelebiliriz” dedi.
* Ankara, uzun süredir Irak, Suriye ve iki ülke arasındaki terör örgütüne ait tüm hedefleri belirlemiş durumda, bu hedeflerin başında da Sincar geliyor.
KEDİNİN SAHİBİ ENDİŞELİ...
* Suriye ile Irak arasındaki bölge, bölgenin terör örgütünden temizlenmesi gerekliliği, son dönemde Irak merkezi hükümeti ile de masaya yatırıldı. Birlikte operasyon yapılması gereği üzerinde duruldu.
* Ancak sadece Sincar değil. Ankara, tampon bölge oluşturduğu alanlarda biriken terör örgütü militanları için bir anlamda ‘süpürme harekâtı’ için hazırlık yapıyordu. Bu harekat bir gece ansızın başlarsa “kedinin sahibi veya sahipleri” başta olmak üzere kimseye sürpriz olmasın.
Gönder