Çünkü vücudumuzdaki ağır metal ve toksinleri temizleme görevini üstlenen bu doğal güç, aslında sağlıklı bir yaşam sürmemizin de anahtarı. Varlığıyla bizi güçlendiren ancak eksikliğinde ciddi hastalıkları da beraberinde getiren bu doğal hazineyi biraz daha yakından tanıyalım. Çünkü hepimizin bu doğal güce ihtiyacı var. Çünkü son yıllarda adını sıkça duyduğumuz glutatyon, sağlıklı kalmak ve hastalıklardan korunmak için vücudun ürettiği en güçlü antioksidan. Aslında yaptığı görevleri düşününce vücudun çöpçüsü olduğunu da söyleyebiliriz. Çünkü glutatyon, bir yandan bağışıklık sistemini güçlendirirken bir yandan da bedende biriken ağır metallerin, toksinlerin vücuttan atılmasını sağlıyor, paslanma ve iltihaplanmanın önüne geçiyor.
VÜCUDUN TOKSİN ÇÖPLÜĞÜNE DÖNMESİNİ ENGELLİYOR
Özellikle karaciğerimizi zehirleyen toksinlerin atılmasında öncü rol oynayan bu önemli molekül, vücudun toksin çöplüğüne dönmesini engelliyor. Bu özelliği sayesinde birçok hastalığın önüne geçerek, aslında vücudu bir kalkan gibi koruyor. Glutatyonun görevleri bunlarla da sınırlı değil. Mesela, kalp-damar hastalıklarına karşı koruyor, hücrelerdeki kanserleşmenin önüne geçiyor, beyin hücrelerini sağlıklı tutuyor, Tip 2 diyabet ve insülin direncinin zararlı etkilerini azaltıyor, Parkinson ve Alzheimer gibi hastalıkların kontrol altında tutulmasını sağlıyor. Tüm bunların yanında kolajen üretimini destekleyerek, cildimizin daha parlak ve genç görünmesine destek oluyor. Kısacası varlığı bizlere sağlık, eksikliği ise çok zorlu hastalıklarla mücadeleyi ve erken yaşlanmayı getiriyor.
GLUTATYON SEVİYESİNİ NASIL ARTIRABİLİRİZ?
Vücudumuzda doğal olarak üretilen glutatyon düzeyi maalesef ki, yaş alma, sağlıksız beslenme, çevresel toksik maddelere maruziyet, sigara-alkol kullanımı ve stres gibi faktörlerin etkisiyle azalabiliyor. Bu nedenle öncelikli olarak vücudumuzdaki glutatyon seviyesini her zaman yüksek tutmaya özen göstermeli gerek damar yoluyla gerekse beslenme listemize glutatyon içeren besinleri eklememiz gerekiyor.
Gönder