Yunan basınında soğuk duş... Bahçeli'nin 12 ada çıkışı titretti!
GALERİNİN DEVAMI ">">">Haber7 - ÖZEL
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, Yunanistan’ın Ege adalarına füze yerleştirme hamlesine tepki gösterdiği konuşmasında, “12 ada Türk milletinden ayak oyunlarıyla çalınmıştır” sözünün ardındaki acı tarihi hakikatler yeniden gündeme geldi.
“Kayıp Cennet 12 Adalar” ve “100 soruda Türk-Yunan gerilimi” isimli kitapların yazarı tarihçi Yılmaz Altunsoy, Kanuni döneminde 70 bin şehit verilerek fethedilen Adalar Denizi’nin 4 asır sonra masada önce İtalya’ya ardından Yunanistan’a teslim edildiğini belirtti.
İkinci Dünya Savaşı sırasında 12 adaların Türkiye’ye teklif edildiğini fakat CHP iktidarının bu fırsatı kullanmaadığını hatırlatan Altunsoy, adaların geleceğini şekillendiren Paris Konferansı’nda Türkiye’nin davete rağmen katılmayıp olaylara seyirci kaldığı hakikatini dile getirdi.
Yunanistan’ın tarihinde hiçbir zaman sahip olmadığı bu adalara tek kurşun atmadan elde ederek bayrak çektiğine yönelik hazin tarihi hakikati paylaşan Yılmaz Altunsoy, “masada” adalara sahip çıkılmadığını, haklarımızın savunulmadığını sözlerine ekledi.
Tarihçi yazar Yılmaz Altunsoy’un Haber7 okurları için yaptığı “12 Adalar” değerlendirmesinin öne çıkan kısımları şöyle...
70 BİN ŞEHİTLE ALDIK AYAK OYUNLARIYLA KAYBETTİK
12 Adalar ve Rodos 1522 senesinde, 7 aylık kanlı bir kuşatma neticesinde zor fethedilmiş, hatta bir ara Kanuni Sultan Süleyman bile umutsuzluğa kapılmış ve neticede 70 bin şehit verilerek Rodos Şovalyeleri’nin elinden alınmıştır. 401 sene Osmanlı mülkü olarak kalan Rodos ve 12 Adalar, 1912’de Trablusgarp Savaşı esnasında İtalyanlar tarafından işgal edilmiş ve daha sonra Osmanlı Cihan Devleti ile İtalya arasında yapılan Uşi Anlaşması mucibince Trablusgarp İtalya’ya terk edilmiş, mukabilinde de İtalyanlar’ın Rodos ve 12 Adaları tahliye ve Osmanlı’ya iade etmesi hususunda anlaşmaya varılmıştır. 18 Ekim 1912 tarihli Uşi Anlaşmasının 2. Maddesi bu hususta, tevil ve yoruma mahal bırakmayacak kadar açıktır.
İTALYA’YA GEÇİCİ OLARAK VERİLDİ, HUKUKSUZCA İŞGAL EDİLDİ
Sonrasında Balkan Harbi devam ettiği için, Osmanlı Cihan Devleti ile İtalya Krallığı arasında gizli bir anlaşma akdedilmiş ve Balkan Harbi belası def edilinceye kadar İtalyanların bu adalardaki fiili işgalinin devam ettirilmesi kararlaştırılmıştır. Zira bu adaların Yunanlar tarafından işgal edilmesinden endişe duyulmuştur. Balkan gailesi bittikten sonra Birinci Dünya Savaşı başlamış, İtalya saf değiştirip İtilaf devletleri arasında yer alınca, bu adalar üzerindeki işgalini devam ettirmiş ve fiili bir durum meydana getirmiştir. İtalya’nın 1913 ile 1923 arasındaki fiili işgali hukuksuzdur, anlaşmalara aykırıdır.
Yunan basınında soğuk duş... Bahçeli'nin 12 ada çıkışı titretti!
LOZAN’DA GÜNDEME BİLE GETİRİLMEDİ, İNÖNÜ MECLİS’TE İTİRAF ETTİ
1923 Lozan Anlaşması ile birlikte hukuken Türk mülkü olan Rodos ve 12 Adalar, Lozan murahhas heyetimizce zinhar talep dahi edilmeden İtalyanlara bırakılmıştır. Lozan Anlaşmasının 15 ve 16. Maddeleri buna dairdir. İsmet Paşa, Lozan’ın inkıta devresinde, 4 Mart 1923 tarihli TBMM gizli celsesinde yaptığı konuşmada açıkça “Bu adaları elde etmek hususunda ne bir meclis kararı, ne bir talimat ve ne de bir millet arzusu vardı” demek suretiyle, bu adaları talep etmeme gerekçelerini sıralamıştır.
MEİS ADASINI DA BÖYLE VERDİ
Ayrıca İsmet Paşa konferansta ısrarla, Tuna Nehri üzerinde yer alan Adakale isimli birkaç futbol sahası büyüklüğündeki bir adayı istemiş ve bu durum Romanya murahhası Diamandy tarafından alaya alınmıştır. Ayrıca İsmet Paşa ve heyeti, Antalya sahillerine bitişik vaziyette olan Meis adasını da sulhun selameti için İtalyanlara kendiliğinden bırakmış olması son derece düşündürücüdür.
ADALARI KAYBETTİREN AYAK OYUNLARI İÇİMİZDEN
Rodos ve 12 Adalar ayak oyunları ile elimizden çıkmıştır, ancak ayak oyunlarını yapanlar kendi idarecilerimiz olmuştur. Rıza Nur gibi bir alim bile "Üzerinde ot bitmeyen ve muhafazası için donanma gereken bu adaları talep etmedik" demek suretiyle nasıl bir gaflet ve dalalete imza attığını itiraf etmiştir.
SAVAŞ SONRASINDA ALMANLAR TEKLİF ETTİ, İNÖNÜ İSTEMEDİ
Gelelim adaların Yunanistan’a geçmesine… Yunanistan, tarihinde hiçbir zaman sahibi olmadığı Rodos ve 12 Adaları tek kurşun atmadan elde etmiştir. Bu elde etmenin de acıklı bir hikayesi vardır. 2. Dünya Savaşı sırasında İtalyanların elinde olan bu adalar, Almanlar tarafından işgal ve çok dramatik bir şekilde kuşatma altına alınmıştır. Savaşın bitmesine yakın bir zamanda Almanlar savaşı kaybedeceklerini anlayınca bu adaları Türkiye’ye vermeyi resmen bize teklif etmişlerdir. Alman generaller açık bir teklif ile Ankara’ya haber ulaştırdıklarında hükümette CHP vardır. Başbakan Saraçoğlu, Cumhurbaşkanı ise o tarihte İnönü’dür. Talep konusu Saraçoğlu tarafından İnönü’ye ulaştırılır ve aldığı cevap şudur: “Ne kimseye bir çakıl taşı veririz, ne de kimseden çakıl taşı alırız”.
Yunan'da Türkiye korkusu! 'Yeni Osmanlı olacaklar'
ADALARIN KONUŞULDUĞU TARİHİ KONFERANSA DAVETE RAĞMEN KATILMADIK!
Ayrıca adaların mukadderatı için toplanan 1946 Paris Konferansına Türkiye de davet edilmiştir. Üye olarak olmasa bile hiç olmazsa müşahit/gözlemci sıfatı ile katılım sağlamamız istenmiştir. Ancak bu talep de o zamanın CHP hükümeti tarafından, savaşa aktif olarak katılmadığımız gerekçesiyle reddedilmiştir. Böylece son fırsat da kaçırılmış, hiç olmazsa sahillerimize çok yakın birkaç adanın kurtarılmasına imkan sağlanmamıştır. Eski Dışişleri Bakanlarından İhsan Sabri Çağlayangil yıllar önce bir ulusal gazetede bu acı hakikatleri kamuoyu ile paylaşmıştır.
İSTENİP ALINMASAYDI ANLAŞILIRDI, TALEP BİLE ETMEDİK!
Şimdi soruyoruz: Anadolu sahillerine bitişik vaziyette olan ama Yunanistan ana kararasına yüzlerce km uzaklıkta bulunan, ecdadın mübarek kanları ile mahsüldar kıldığı bu vatan parçalarını, tarihinde hiçbir zaman sahibi olmamış Yunan’a peşkeş çeken ve adalara mendil sallayan kimdir acaba? Bu hususta İtalyan’ı, İngiliz’i, Yunan’ı itham etmek doğru bir şey midir? Düşman elbette ki kendi menfaatini kollayacak ve savunacaktır. Ya bizimkilere ne demeli? Lozan’da Rodos ve 12 adalar üzerindeki haklarımız etkili bir şekilde talep ve müdafaa edilmiş olsaydı, ancak netice alınamamış olsaydı o zaman diyecek bir sözümüz olamazdı. Nasıl ki Musul konusundaki yoğun taleplerimizi görmezden gelmiyor ve neticede elde edemediğimiz halde Musul konusunda Lozan heyetini itham etmiyorsak, böyle bir talep olsaydı Rodos ve 12 Adalar konusunda da Lozan heyetini itham etmezdik. Ancak durum hiç de öyle değildir.
LOZAN’A AYKIRI OLARAK SİLAHLANDIRDILAR
1920’lerde ve 1940’larda ülkenin kaderine hakim olan CHP yönetimi, kesin olarak ifade etmemiz gerekir ki, hem Lozan ve hem de Paris Konferanslarında elimizden kayıp giden bu adalara hiç ama hiç sahip çıkmamışlardır. Özellikle İsmet Paşa’nın adalar konusunda bu kadar isteksiz olmasını anlamak mümkün değildir. Bugün kıyılarımıza yapışık vaziyette olan bu adalarda Yunan bayrağının dalgalandığını görmek bizleri kahretmektedir.
TEK PARTİLİ CHP DÖNEMİNİN GÜNAH GALERİSİ
Hem de bu adalar Lozan ahkamına aykırı olarak Yunanlar tarafından adeta bir silah yığınağı haline getirilmiştir. Bunda da 1936 senesinin Dışişleri Bakanı olan Tevfik Rüştü Aras’ın büyük günahı vardır. Aras, basına bir demeç vermiş ve “Nasıl ki Montrö Boğazlar sözleşmesi ile boğazların silahlanmasının önünü açmışsak, Yunanlar da adaları silahlandırabilirler” demiştir. İşte bir dönem bu ülke, bu zihniyetteki devlet adamlarınca idare edilmiştir.
Ve adalar bu ayak oyunları ile elimizden kayıp gitmiştir ama ayak oyunlarını yapan bu memleketin idarecileri olmuştur.
Gönder