Seçim tartışmaları olurken dikkatlerden kaçan ve bizi yakından ilgilendiren büyük bir dolandırıcılık hadisesi açığa çıktı. Daha doğrusu bir süredir Batılı kodamanları allak bullak eden alengirli bir dolandırıcı yakalanarak mahkemeye çıkarıldı. Saklanan şeyler de ortalığa döküldü.
Türk iş insanlarından birinin 4 milyon euro diye bilinen ama aslında 45 milyon euro çarpıldığı mahkeme kayıtlarında ortaya çıktı. Enteresan bir profildi çarpılan isim. İnan Kıraç! İsmi seçimlere yönelik bazı işlerde, birtakım derin hadiselerde geçen gizemli bir şahıs.
Çok çok büyük servetleri yöneten Beyaz Türk camiasından bir kral veya gölgelerde bir kont, denebilirdi kendisine...
Olayı önce bir gazetecinin (Cansu Çamlıbel) yazısından okudum. Ve bunun bomba bir haber olduğunu düşünüp bir tweet attım, ne var ki ses getirmedi!
Fakat geçen gün söz konusu dolandırıcıyla ilgili belgeseli izleyince meselenin çok daha derin ve kıvamlı olduğunu idrak ettim...
***
Olay bizim erken kuşak aydınların taptığı Fransa'da cereyan ediyordu...
Gilbert Chikli, Paris'in filmlere, sanat fotoğraflarına konu olmayan rezil bir arka mahallesinde kör belâ büyümüş biriydi. Altı kişi birlikte yaşadıkları evde tuvalet bile yoktu. Bu adaletsiz ortamlarda büyüyen ve çaresizliği tadan çoğu genç gibi yasalara değil, yasadışılığa yanaştı...
Biliyordu ki merhametin gramı olmayan ve altın buzağıya tapınan bu dünyada para bir tanrıydı ve onu ele geçirmeliydi. Çok zeki bir insandı. Güzel konuşur, gitar çalar, çat pat şarkı söylerdi. Karizmatik biriydi. Desteklense, belki de topluma çok faydalı biri olacaktı ama onun bu 'keşkeleri' düşünecek vakti yoktu. İşe servet sahiplerine yönelen küçük dolandırıcılıklarla, 'indiragandi'lerle başladı. Sonra işi büyüttü!
Medyayı izledi, nasıl bir kurulu düzenle karşı karşıya olduğunu anlamaya çalıştı. CEO'ların yönettiği ikiyüzlü kapitalizmi inceledi. Bu riyakâr yalanın resmi toplum denilen hükümet-siyaset kanadında da aynen sürdüğünü gördü.
Yaldızlarını sıyırdığında, Özgür Dünya diye kamufle edilmiş şeyin arka yüzünü çözümlemişti...
Çevresine dijital bilgi toplamada hünerli ve hak ettiğini bulamamış, itelenmiş yetkin kişilerden bir beyin takımı topladı. Yakalandığında da asla onları ele vermedi. Çevresine, arkada bıraktıklarına ölene kadar rahat yaşayacakları bir hayat verdi...
***
Finans kurumlarının 'Şirket Etiği' denen kölelik ruhuna uygun bir tarzda, CEO'ları taklit ederek orta kademe bürokratları aradı. Adamları ikna etti ve belli hesaplara para çıkışı sağladı. Daha sonra bu paralar internet ortamının sağladığı hızlılıkta başka hesaplara havale edildi ve toz oldu... Şirket içinde paranın çalındığı ortaya çıkıncaya kadar o başka şirketleri de aynı şekilde 'Tokatlamayı' sürdürüyordu...
Bu arada kendisi gibi en alt sınıflardan gelen Arap bir göçmenle, küçük suçlardan sabıkalı, mavi gözlü bir âfetidevranla tanıştı, onu takımına aldı ve evlendi.
Lüks bir hayat sürüyorlardı ama Gilbert Chikli var olan sistemin açıklarını bir kere yakalamıştı ve durmak istemiyordu. O kendini, sadece finans kapital devlerini hedefine oturtan anarşizan bir eğilimle donatmıştı diyebiliriz. Ya da şöyle: Sıradan insanlara asla ilişmedi...
O esnada Batı, yarattığı ve Müslümanlara karşı bir silah olarak kullandığı IŞİD terörüyle çalkalanıyordu. İstihbarat ideologları İslamofobik bir dehşet ortamı yaratmışlardı. Orada burada Fransızlar kaçırılıyor, fidye isteniyordu. Chikli bu noktaya mim koydu...
"SİZ VERİN, BİZ SİZE GERİ ÖDERİZ"
Bu arada karısı tuzağa düşmüş, Fransız polisinin "Kocan seni aldatıyor!" yalanına kanıp onu ihbar etmişti. Tabii Gilbert çoktan İsrail'e gitmişti bile! Orada yoksul ama çok güzel bir kızla tanıştı, ondan çocuk yaptı. Ona istediği hayatı sundu.
Zaten çift pasaportluydu. Oradan peşindeki polisleri arayarak dalgasını geçti...
Ardından, Fransız Savunma Bakanı'nın yüzünün silikon kopyasını yaptırdı. Ve kurbanlarını o maskeyle arayarak kaçırılmış Fransızlar için fidye olarak milyonlarca euro almaya devam etti. "Devlet teröristlerle pazarlık etmez, siz el altından verin, biz size geri ödeyeceğiz" diyordu.
Hedeflediği kişilerin devletle ilişkileri ve hayatları konusunda ayrıntılı dosyaları vardı. İsmâillìlerin lideri Ağa Han'a musallat oldu ve onun tam 24 Milyonunu şıpınişi cebellezi yaptı.
Savunma bakanı olarak aradığı kişilere, "Fransa'nın, anavatanın sana ihtiyacı var" diyordu ve "Fransa bu iyiliğini unutmaz..."
***
Gilbert, aynı şekilde İnan Kıraç'ı da aradı ve ondan tam 45 Milyon euro aldı. Kurt bir Frankofon ve dolar milyarderi olan Kıraç'ı tuzağa düşüren bu eğitimsiz varoş çocuğu, bu dâhi dolandırıcı ne var ki; domestik, tombiş ve bisikletli bir kadın tarafından mandepsiye bastırıldı!
Savunma bakanının direkt aramasından ve gönderdiği evraklardaki imlâ bozukluklarından şüphelenen finans yöneticisi hatun, parayı gönderecekmiş gibi yaparak onun ifşa olmasını sağladı...
Gilbert Chikli şimdi Paris'te yargılanıyor. Bilinen rakam 80 Milyon euro. O da bilinen!
Benim aklımda ise deli sorular:
Acaba aramızda, "Fransa beni unutmasın!" diyerekten paracıklarını şırak diye gönderecek kaç uyanık 'Beyaz' var?..
Gönder