adscode
adscode

Bu muhalefetin örneği yok

1699da imzalamak zorunda kaldığımız Karlofça Anlaşması Türk tarihinin kırılma noktasıdır

Osmanlı Cihan Devleti, kuruluşundan itibaren dört asır boyunca, üç kıta yedi iklimde at koşturmuş; “İ’la-yı Kelimetullah” (Tevhit inancını yüceltip insanlara ulaştırmak) davasının öncüsü ve yılmaz savunucusu olmuştur.

Müslüman Türk’ün kaderi, hep ittifak halindeki birçok düşmanla aynı anda savaşmak olmuştur.

Haçlı Seferleri, bu durumun tipik örneğidir. Karlofça Anlaşması’ndan önce de, meydana gelen savaşlarda, Haçlı ittifakı, Rusları da yanlarına alarak, Osmanlı’yla savaşmışlardı.

Kaybettiğimiz bu savaşlarla Osmanlı, gerileme dönemine girmiş; elimizden çıkan bu ilk toprak kayıplarının ardı arkası kesilmemiştir. Batı ittifakı, Osmanlı’ya karşı, altın vuruşunu Birinci Cihan Savaşı’nda yaptı ve böylece, asırlardır bekledikleri emellerine ulaşmış oldular.

Kurtuluş Savaşı ile küllerimizden doğduk lakin hemen akabindeki 2. Büyük Savaş’ın bitimiyle dahil edildiğimiz NATO ile yeniden edilgen bir ülke konumuna getirildik.

O gün bugündür, hakkımızdaki kararları, onlar (güçlü ve galip olanlar) veriyor ve maddede ve manada güçlenmemize asla müsaade edilmiyor.

Demokrasiye geçtiğimiz günden beri, hangi başbakan, bize özgü, bizim lehimize bir karar almak istemiş ve bizi maddede ve manada kalkındırmak istemişse, darbeyle alaşağı edilmiştir.

Aynı darbelerin envaiçeşidi ve hatta bunların daniskaları, Sayın Erdoğan’a ve hükümetlerine de yapıldı. Bunun da yegâne sebebi, Sayın Erdoğan’ın, Türkiye’yi dört koldan ayağa kaldırmak istemesidir.

Sayın Erdoğan kefeni giyerek, bu denli kararları aldı ve tüm karşı koyuşlara rağmen geri adım atmadı.

Sayın Erdoğan’ın yirmi yılda bu ülkeye yaptıklarıyla, 300 yıllık gerileyişe son verildiği gibi, tam bağımsızlık yönünde devasa adımlar atıldı.

Batı’nın ve Batı’nın emrindeki ülkelerin tüm engellemelerine rağmen, Türkiye, kendi savaş uçağını, kendi tankını, kendi topunu, kendi tüfeğini, kendi tabancasını, kendi füzesini, kendi İHA’sını, kendi SİHA’sını, kendi SİDA’sını, Kızılelma’sını, kendi SİHA gemisini, kendi lokomotifini, kendi helikopterini, kendi otomobilini, kendi uydusunu, kendi doğalgazını, kendi petrolünü vb. üretti ve üretmeye devam ediyor.

Çok açık söylüyorum; bunların bir tekini, eski başbakanlardan birisi yapmaya kalkışsaydı başını yerlerdi.

Türkiye, üç asır sonra, yeniden bölgesel ve hatta küresel güç olma yolunda hızla ilerliyor. Bu durum, başta ABD ve İngiltere olmak üzere Batı’yı çileden çıkarıyor. Ne yapsalar, Sayın Erdoğan’ı, Erdoğan’ın sürdürmekte olduğu kalkınma hamlelerini durduramıyorlar.

Son bir umutları kaldı, 2023 seçimlerinde muhalefeti destekleyip Erdoğan’ı alaşağı etmek.

7’li Masa diye adlandırılan bizdeki muhalefetin örneğini dünyada göremezsiniz. Zira bütün ülkelerdeki muhalefet partileri yerli ve millidir. Daha açık ifadesiyle; Erdoğan’ın, bağımsızlık yolunda yapmakta olduğu tüm bu hamleleri desteklemeleri gerekirdi.

Desteklemedikleri gibi, köstek olmak için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.

Bunlarla övüneceklerine, üzülüyorlar. Kelimenin tam anlamıyla, düşmanın yapması gerekeni yapıyorlar.

Şu şom ağızlara bakar mısınız: “Doğalgaz, Putin’in kıyağı olmasın!” (Meral Akşener), “Togg diye bir araç üretimi yok; fabrika da yok. Üretilen araç, İtalya’dan getirildi.”, “SİHA gemisi diye bir şey yoktur; onu biz uydurduk. Onun da iki bombalık canı var!”,“İHA’lar, SİHA’lar, bunların her biri oyuncak maket!”, “Tank fabrikasını Katarlılara sattılar, zaten tank üretildiği de yok!”, “Mavi Vatan da neymiş? Ne işimiz var Libya’da?!” , “YPG-PYD (PKK) bize mi saldıracak? Onlar kendi ülkelerini savunuyorlar. Bizim ne işimiz var Suriye’de?”...

Bu denli uğursuz ağızlar olduğu müddetçe, bu ülkenin başkaca herhangi bir düşmana ihtiyacı olmasa gerektir!

İlk Yorumu Siz Yapın

Gönder