Bu anlayışın en önemli temsilcilerinden biri İtalyan mimar Renzo Piano. Paris’teki Centre Pompidou, New York’taki Whitney Müzesi, İsviçre’deki Beyeler Vakfı Müzesi gibi dünyadaki simge müzelerin mimarisinde imzası olan ödüllü mimarın son ikonik eseri ise İstanbul Modern oldu.
Galataport alanı içindeki İstanbul Modern’in merakla beklenen bu özel binası dün ziyarete açıldı.
Basın için yapılan ön gösterimde gezdiğim müzede doğal olarak hemen herkesin dikkati binaya odaklanmıştı ve insana verdiği ilk his genişlik, açıklık ve şeffaflıktı. Eski binayı çok da unutturmadan yeni bir eser yaratılmıştı.
Renzo Piano çelik ve cam ağırlıklı malzeme kullanımıyla binayı alabildiğine şeffaflaştırmış ve denizle kara bağlantısını koparmamış. Binanın içindeyken kapalı bir alanda olduğunuz hissine kapılmıyorsunuz ve bu büyük bir ferahlık duygusu veriyor.
10 bin 500 metrekarelik kullanım alanına sahip beş katlı müze binasının girişinde kütüphane, bilgilendirme noktaları, eğitim atölyeleri, kafe ve mağaza bulunuyor. Girişin ücretsiz olduğu bu kat bir kamusal alan olarak düşünülmüş. Tavana asılı kitaplardan oluşan ve eski binanın simgesi haline gelmiş Richard Wentworth’ün ‘Sahte Tavan’ adlı yerleştirmesi Marcel Proust’un madlen kurabiyesinin etkisini bırakıyor insanın üzerinde ve bir hafıza tazelemesi yapıyor.
Zemin kattaki kütüphanenin hemen girişinde yer alan salonda Renzo Piano’nun kurucusu olduğu Renzo Piano Building Workshop (RPBW) tarafından tasarlanan İstanbul Modern’in yeni müze binasının hikâyesi ve diğer mimari yapılarının anlatıldığı ‘Renzo Piano: Yerin Ruhu’ sergisi var.
Gönder