Dünyadaki pek çok etnik temelli sınır uzlaşmazlıklarında olduğu gibi Dağlık Karabağ sorununun tarihçesi, daha doğrusu bugünkü hale nasıl geldiği de tartışmalı. Anlatanın anlatmak istediğiyle bağlantılı olarak 1917’den de başlatan var, çok daha öncesinden de. Ama Sovyetler Birliği dönemindeki görece istikrarını dikkate alırsak günümüzdeki sorunun başlangıcını 13 Şubat 1998’de Ermenilerin Stepanakert, Azerilerin Khankendi dediği şehirde gerçekleştirdikleri gösterilere dayandırabiliriz.
Karabağ’ı Ermenistan’a bağlanmak amacıyla düzenlenen gösteriler bir hafta sonra Karabağ Sovyeti Halk Temsilcilerinin 110’a karşı 17 oyla aldıkları kararla ilk hedefine ulaşır. Aynı gün iki Azeri kadının tecavüze uğramasıysa etnik çatışmanın ilk fitilini ateşler. Ağdam’da gösteriler düzenlenir, Askeran’da çatışmalar çıkar. Moskova ise Ermenilerin aldığı kararı kabul etmez. Arkasından tepkiler yükselir, Ermeniler hamle yaparken Azeriler 26 Kasım 1991’de bölgeyi kendilerine bağlar. Sovyetler Birliği’nin çöküşü de çatışmaları savaş kıvamına getirir.
1994’e gelindiğinde her iki taraftan en az 30 bin kişinin hayatını kaybettiği, on binlerce insanın yerinden yurdundan olduğu, soykırım benzeri olayların yaşandığı, Dağlık Karabağ dışında Azerbaycan’ın topraklarının yüzde 14’nün yitirildiği savaş Rusya’nın arabuluculuğuyla 12 Mayıs 1994’de ateşkesle sonuçlanır. AGİT bünyesinde kurulan Minsk Grubu başta olmak üzere pek çok başka üçüncü taraf sorunun çözümü için görünürde çaba harcasa da orta yol, daha doğrusu Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü temelinde çözüm geçen haftaya kadar bulunamaz.
Azeri ve Ermeni güçleri arasındaki çatışma zaman zaman alevlenir, 2016’da ciddi bir çatışma yaşanır fakat Ermeni tarafı, özellikle de Dağlık Karabağ Ermenileri ve biraz da diaspora farklı bir konjonktürde kazandıkları askeri başarıyı hep koruyabilecekleri, hatta daha da ileri götürebilecekleri inancıyla büyük Ermenistan’ı yaratmak amacından vazgeçmez. Sorun Erivan’ın Türkiye ile olan ilişkilerini geliştirmesine de, ekonomik kalkınmasına da, dünyaya açılıp Rusya’nın etki alanından çıkmasına da engel olur.
Ermenistan-Türkiye yakınlaşmasının Dağlık Karabağ sorununun çözümüne yardımcı olacağına inanılarak başlatılan 2008 Futbol Diplomasisi ve 2009’da Zürih’te imzalanan iki protokol Azeri-Ermeni ihtilafının çözümsüz kalması, protokole kefil üçüncü tarafların ayak sürtmesi neticesinde atıl kalır.
Ermeniler ilginç bir şekilde hem Rusya’dan, hem Amerika’dan, hem Avrupa’dan, hem de İran’dan gelecek desteğe güvenir. Azerbaycan’ın petrol ve gaz rezervleri sayesinde kazandığı gücü, Türkiye’nin giderek artan askeri ve siyasi ağırlığını hesaba katmaz.
Derken 27 Eylül 2020’de çözümsüzlükten bunalan Azerbaycan nihai sonucu getirecek askeri harekatını başlatır. Savaş büyük ölçüde Türkiye’den satın alınan insansız hava araçlarının desteğiyle bölgede yeni bir statüko yaratacak şekilde Azerbaycan lehine 9 Kasım 2020’de imzalanan dokuz maddelik bir ateşkesle biter. Ermenistan büyük bir yenilgi yaşar, ciddi oranda asker ve askeri malzeme kaybeder, 150’den fazla tankı kullanılamaz hale gelir ve neredeyse tüm hava savunma sistemi çöker.
Üstelik beklentilerin aksine savaş Ermenistan’ın uluslararası tanınan sınırları içinde gerçekleşmediği için de Rusya tarafsız kalır. Fakat sorun ne yazık ki burada bitmez. Çünkü Rusya en az iki kez taraflarla masaya oturup en üst düzeyde konuşsa da Ermeni tarafı çözümü, yani Dağlık Karabağ’ın tamamının Azerbaycan’a katılımını kabul etmek istemez. Askeri ve siyasi araçlarla direnmeye çalışır, ki 19 Eylül 2023 akşamına kadar direnir de. Ama 20 Eylül sabahı ateşkesi ve Azerbaycan’ın tüm şartlarını kabullenerek aslında 2020 Kasım’ında belli olan sonuca razı olmak zorunda kalır.
Şimdi taraflar Brüksel’de ve daha başka yerlerde görüşüyor. Dağlık Karabağ’dan sivil heyetler bölgenin geleceğini ve esenliğini Azeri muhataplarıyla konuşuyor. Eğer ABD ya da AB araya girip oyun bozuculuk yapmazsa, Ermenistan Başbakanı’na karşı bir darbe ya da başka bir şey olmazsa sorun Ekim başında Grenada’da çözüme, Kafkasların bu kısmı da istikrara kavuşacağa benzer. Azerbaycan ve Türkiye tarafından yapılan açıklamalar son derece yapıcı. Rusya da anlaşılan artık bu sorun çözülsün, kendisini istemediği maceralara, tarafları başka yerlerde güvenlik aramaya sevk etmesin istiyor…
Gönder