HABER7
Filistin’in Gazze Şeridi’ni alt üst ettikten sonra Lübnan topraklarına terör saldırıları başlatan İsrail’in arz-ı mevud rüyaları yeniden tartışma konusu oldu. Siyonistlerin Lübnan’ın ardından İran’ı hedefe koyacağı yorumlarının yanı sıra, esas hedefin ‘Kürdistan’ kılıfıyla Türkiye olduğu belirtiliyor.
MOSSAD Başkanı Yossi Cohen’in 2019 yılındaki “İran’ın gücü kırılgan, asıl tehdit Türkiye’den geliyor” sözleri, İsrail öncülüğündeki Doğu Akdeniz Gaz Forumu’ndan Türkiye’nin dışlanması, GKRY ve Yunanistan’la birlikte Türkiye’ye karşı askerî tatbikatlar gerçekleştirildiğine ilişkin örnekler yeniden gündeme taşınıyor.
Aydınlık gazetesi, İsrail’in Lübnan’dan sonra amacının Kürdistan’ın kurulması ve asıl hedefin Türkiye olduğuna yönelik manşet haber yayınladı.
“Birinci düşmanları Türkiye, sıradaki hedefleri Kürdistan” ifadelerinin yer aldığı haberde, Hakan Fidan’ın önceki gün yaptığı “İsrail, Gazze'deki hedeflerine ulaştıktan sonra şimdi Lübnan'a geldi. Lübnan'dan sonra nereye gider? Buna ilişkin birtakım öngörülerimiz var” açıklamasına atıf yapıldı.
İsrail’in salt hedefinin İran olduğu yönündeki tezlere itiraz edilen haberde, Türkiye’nin bu konudaki sorumluluklarının perdelenmemesi gerektiği vurgulandı.
ARZI MEVUDUN MERKEZİNDE İSRAİL'E DOST İKİNCİ ÜLKENİN KURULMASI VAR
Aydınlık gazetesinden Tevfik Kadan’ın yorum-haberinde şu ifadeler kullanıldı:
Hizbullah cephesi ise direnişteki kararlılığından taviz vermiyor. Böylece İsrail-Lübnan Savaşı’nın resmen başlamasına ramak kalmışken, Türk medyasında İsrail’in sıradaki hedefinin neresi olacağı tartışılıyor.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, önceki gün yaptığı açıklamada, “İsrail, Gazze'deki hedeflerine ulaştıktan sonra şimdi Lübnan'a geldi. Lübnan'dan sonra nereye gider? Buna ilişkin birtakım öngörülerimiz var.” demiş, ancak şimdilik o öngörülerinin kendilerinde saklı kalacağını söylemişti.
Türkiye’de ise Ortadoğu hakkında kalem oynatan kimi gazeteciler, akademisyenler, komutanlar ya da eli çubuklu bir takım uzmanlar, Lübnan’dan sonra hedefin İran olduğu konusunda oldukça ısrarcılar. İsrail için büyük şeytanın İran olduğu, Nasrallah’tan sonra İran Dini Lideri Ali Hamaney’e suikast düzenleneceği, bu nedenle Hamaney’in şimdilerde son derece güvenlikli bir yere kaçırıldığı yorumları manşetleri dolduruyor.
Ancak kimse, bizzat MOSSAD Başkanı Yossi Cohen’in “İsrail için Türkiye, İran’dan daha büyük bir tehdittir.” sözlerini hatırlamıyor. Hiçbiri, İsrail kendisinden daha kuvvetli bir hava gücü istemediği için Türkiye’nin F-35 projesinden çıkartıldığını konuşmuyor.
İsrail’in son yıllarda İran’a yönelik hazırlıklar yerine Yunanistan’a yığınak yaptığına, hatta Ege’de birkaç ada satın almaya çalıştığına, Kıbrıs’ı ana üssü haline getirdiğine, öncülük ettiği Doğu Akdeniz Gaz Forumu ile Türkiye’yi dışladığına, Noble Dina ve Nemesis gibi intikam tatbikatlarında Türkiye’ye silah doğrulttuğuna dikkat çekmiyor.
Barzani’nin 2017’deki sözde bağımsızlık referandumunun ana sponsorunun İsrail olduğunu unutanlar, Suriye’nin kuzeyindeki terör örgütlerinin de CIA/MOSSAD yönetiminde olduğunu perdeliyor. Halbuki doğru yöne bakan gözler, şu gerçeği rahatlıkla görüyor: Arz-ı Mevud hayallerinin merkezinde, Kürdistan adıyla bölgede Tel Aviv’e dost bir İkinci İsrail devletinin kurulması var.
ABD/İsrail’in hedefinin Kürdistan’ı kurmak olduğunu gösteren binlerce emare var. Ancak son dönemde Suriye’nin kuzeyinde yaşanan hareketlilik, sürenin Türkiye için daraldığını gösteriyor. PKK/PYD’ye yüz binlerce tır dolusu silah ve mühimmat veren ABD, şimdilerde “devletleştirme” hamlelerine hız vermiş durumda. Birkaç kez yerel seçim yapmayı deneyen terör örgütü, bu hedefi için giderek sahayı hazırlıyor. [...]
İSRAİL'İN SALDIRMAK İÇİN İRAN'A İHTİYACI YOK
Ne yazık ki medyamızdaki bu sözde uzmanlar, İsrail füzelerini alkışlamanın yöntemini de bulmuşlar. İsrail’in saldırganlığının ana nedeninin Direniş Ekseni olduğunu, İran’ın kışkırtmaları olmasa İsrail’in uslu uslu oturacağını ileri sürüyorlar. İyi ama 1967’de, 1978’de, 1982’de, 1985’te İsrail işgallere giriştiğinde, Filistin’i parça parça yutarken ortada ne Hizbullah vardı ne de Hamas…
Üstelik İsrail saldırganlığına gerekçe gösterdikleri Direniş Ekseni’nin gerçekte İsrail yayılmacılığını durdurmak için kurulduğunu da unutturmaya çalışıyorlar. Ancak biz bir kez daha uyarmış olalım: İsrail’in saldırmak için ne İran’a ihtiyacı var ne de Direniş Ekseni’ne…
İRAN’I KONUŞMALARININ NEDENİ TÜRKİYE’NİN SORUMLULUKLARINI PERDELEMEK
Diğer yandan, İran’a vurmanın inanılmaz hafifliği üzerinde de durmamıza ihtiyaç var. Türk medyasına baktığınızda sabah akşam “İran Nasrallah’ı sattı mı”, “İran Heniyye’yi de mi satmıştı”, “İran neden İsrail’i vurmuyor”, “Yoksa danışıklı dövüş mü yapılıyor” yönünde tezviratlar çevriliyor.
Peki “Filistin yalnızca İran’ın davası mı?” diye kimse sormuyor. Halbuki Cumhurbaşkanı Erdoğan değil miydi “Hamas, Gazze'de Anadolu'nun ileri hat savunmasını yapıyor.” diyen… Öyleyse aynı sorular Türkiye için neden sorulmuyor? “Türkiye İsrail’i neden vurmuyor”, “Baykar Kiev’e hibe ettiği İHA’lardan neden Hizbullah’a da hediye etmiyor”, “Yoksa danışıklı dövüş mü yapılıyor”…
Anlaşılan bu İran’a vurmanın hafifliği, arka planda Türkiye’nin sorumluluklarını perdeleme gayretinden başka bir şey değil.
Gönder