Haliç’in girişine gerilen zincir, muhteşem kubbesiyle Ayasofya, At Meydanı ya da Topkapı Sarayı’ndaki bir tören… Bir zamanların İstanbul’u yüzlerce yıl önce çizilen gravürlerde yaşıyor.
İstanbul köklü ve göz kamaştıran tarihiyle yüzyıllar boyunca pek çok gravüre konu oldu. Fotoğrafın henüz icat edilmediği yıllarda çizilen gravürler sadece bir kenti değil, tarihi de kayıt altına alıyor.
İstanbul Batı'da merak uyandırıyordu
Özellikle Batılı gravür ustaları İstanbul’u sık sık konu etti. Çünkü Osmanlı’nın ihtişamı ve onun başkenti İstanbul, Avrupa'da büyük merak uyandırıyordu. Sanat Tarihçisi Hayri Fehmi Yılmaz, “Türkiye’yi ziyaret eden Avrupalı seyyahlar ve sefirler İstanbul’a yanlarında böyle ustalarla gelirdi. Bunlar birtakım görseller hazırlardı. Sonra da bunlar Avrupa’da basılırdı. Özellikle Türkiye’ye yönelik özel bir ilgi olduğunu biliyoruz” diyor.
İstanbul, hatta Türkiye için gravürlerin önemli bir tarihi kaynak olduğunu söyleyen Yılmaz, şöyle devam ediyor:
“1850’lerde fotoğrafın kullanılmaya başlanmasına kadar gravür çok sevilen ve çok yaygın kullanılan bir malzeme olmuş. Bizim için bunlar hem mimarlık tarihi hem sosyal hayat hem kostümler gibi pek çok konu için olağanüstü bir kaynak.”
İstanbul Kitaplığı’nda korunan gravürler
Neyse ki bu gravürlerin çoğu günümüze dek ulaştı. Çelik Gülersoy Vakfı İstanbul Kitaplığı da zengin bir gravür koleksiyonuna sahip. Koleksiyondaki gravürlerin 200 kadarı İstanbul Kitaplığı’nın duvarlarını süslüyor. Yılmaz, bu gravürler hakkında şu bilgileri veriyor:
“İstanbul’u tanımlayan 15’inci yüzyılla 19’uncu yüzyılın sonuna kadar bir süre içerisine kadar dağılır bu koleksiyon. İstanbul tarihinin en erken dönemlerinden Osmanlı’nın sonuna kadar geçen süreci anlatır. Bazıları yapıları, bazıları sosyal hayatı bazıları da İstanbul tarihindeki çok önemli anları gösteren gravürlerdir.”
Gönder