Bunca gözlem ve bunca tecrübeden sonra şöyle bir kanaat serdetmeye hakkım var mı?
Var tabii.
Niye böyle kolaylıkla ‘var’ dedim?
Çünkü herkesin hakkı var bu konuda ya da başka konularda kanaatler serdetmeye. Başkasına tanıdığım bir hakkı kendime niye tanımayayım?
Nedir bu kanaat dediğin?
Din-İktidar ilişkileriyle ilgili bugüne kadarki okumalarımdan, uzak ve yakın tarihten ve bugüne dair gözlemlerimden istihsal ettiğim netice.
İslam’ı elde tutmakla iktidarı elde tutmak ayrı şeylerdir.
İktidarı elde tutmak istediğinizde İslam’ı elinizden bırakmanız gerekebilir.
İktidarı elde tutmak mesela adil olmamanızı gerektirebilir.
Yalan söylemenizi gerektirebilir.
İnsanları aldatmanızı gerektirebilir.
Haksızlık yapmanızı, hile yapmanızı, adam kayırmanızı, kendinize ya da birtakım insanlara haksız menfaatler temin etmenizi… Daha bir sürü şeyi gerektirebilir.
Ya da gerektirmez ama siz gerektirdiğini düşünürsünüz.
Onlar güçlüyken onlar alıyordu.
Onlar güçlüyken onlar haksızlık yapıyordu.
Onlar güçlüyken onlar yiyordu.
Şimdi güç bizde, biz yiyelim.
Ayrıca lazım.
Bizim güçlü olmamız lazım. Bizim almamız lazım. Bizim yerleşmemiz lazım. Bizim kök salmamız lazım, bizim dünyaya kazık çakmamız lazım.
Yoksa iktidar elden gider.
İktidar elden gidince din elden gider.
En iyisi bırakmayalım, sıkı tutalım, din elden gitmesin.
Yani?
Yani her şeyi din için yapıyorsun, Allah rızası için.
Abi, Allah rızası için haksızlık yapılır mı?
Bunlar ince işler oğlum, senin aklın ermez.
İktidarın, olguların mahiyetini değiştirme kapasitesi… Yanlışı doğru, doğruyu yanlış gösterme kapasitesi…
Şeytanın, insanın fiillerini süslemesine benziyor mu?
Çok benziyor.
Böylece, din elden gitmesin diye adaletten, hakkaniyetten, dürüstlükten saparsınız.
Ve… Tuhaf bir şekilde din elden gider. Size hiç sezdirmeden, sırra kadem basar.
Bunu, iktidarın dine hulul etmesi olarak yorumlayabilirsiniz.
Hani vampir filmlerinde vardır, vampir sizi ısırınca vampire dönüşürsünüz. Sonra siz başlarsınız ısırmaya.
İktidar dini ısırınca da buna benzer bir şey olur.
İktidarlar kendilerini kontrol edemezler, dini ‘ısırma’ isteklerine mâni olamazlar.
Sonunda ısırırlar.
Roma’nın ısırdığı gibi. Beni Ümeyye’nin ısırdığı gibi.
İki mizaç birbirine karışır. İslam’ın kutsallığıyla iktidarın kutsallığı aynı bedende buluşur.
Hangisi iktidar, hangisi din ayırt edilemeyecek hale gelir.
Dinin meşruiyet sağlama kabiliyeti kudreti azdırır.
Tehlikeli bir şeydir bu. Yıkıcıdır.
Dahası var.
İktidar, vadesiz bir cennettir. Peşin, hemen teslim.
Ahiret ise uzakta.
İnsan peşincidir. Yakındaki cenneti uzaktaki cennetten daha çok arzular.
Bunun tersi de geçerli.
Yakındaki cehennem uzaktaki cehennemden daha korkutucudur.
İktidarın cehenneminden sakınmak dinin cehenneminden sakınmaktan daha ivedidir.
Bu hal bulaşıcıdır.
Kudret sahibinden aşağı doğru sirayet eder.
Ulemaya, ümeraya, reayaya…
Kudret sahibinin dini bozulurken, adım adım, ahalinin de dini bozulur.
İktidarın dini ısırması sonucu peydah olan melez varlık mizacını herkese bulaştırır.
Daima böyle olur demiyorum.
Kendini sakınan insanlar, kendini sakınan emir sahipleri bugün de vardır, geçmişte de olmuştur.
İyi ki olmuştur.
Ama çoğu kez gerçek anlattığım gibidir.
İktidar dini bozar.
Gönder