Sizin eşiniz Sanem Hanım ile olan evliliğinizde böyle durumlar yaşandı mı?
Yaşanmaz mı? Sanem ile evlenmeye karar verdiğimizde askerlikle ilgili problemlerim vardı. Yusuf yusuf gezdiğimiz zamanlar… Benim kayınpederim de emekli albay. Tanışmaya öyle gittim, çok zordu ama Allah başımızdan eksik etmesin. kendisi sağ olsun çok anlayışlı, dünya tatlısı bir insan. Benim için zor olanı bana kolay etti. Yoksa hayatı bana cehennem etmesi için elinde her türlü şey vardı.
En çok hangi konuda zorlanmıştınız?
Askerlik konusunda. Onun dışında zorlanmadım. Zaten çok pozitifti, o yüzden zorlanmadım.
"O BANA CİDDİ ŞAMAR OLDU"
Pandemi döneminde hepimiz birçok öğreti edindik. Hayatı yeniden sorguladık. Pandeminin size edindirdiği en önemli öğreti ne oldu?
Ben pandemi öncesinde de çiftçiliğe başlamıştım ama aynı anda ‘Keşanlı Ali Destanı’ yaptık ve üç oyun oynadık. ‘Müstakbel Damat’ galası vardı. Restoranımız vardı onu kapattık. Pandemiyle beraber bütün işler acayip çorba oldu. Her şey bir hafta içerisinde olup bitti. Çiftlikte bize yardımcı olan bahçıvan bir ağabeyim var, Celal ağabey… Kendisi her sabah gelir, köpeklerin sesini duyarsınız. Köpekleri besler sonra bahçeye iner tarlayla uğraşır. Akşam giderken de “İlker Bey, iyi akşamlar” der. Yine köpeklerin sesini duyarsınız ve gider. Bu, onun rutinidir. Pandemiyle beraber çiftliğe gittik, telefon kulağımdan eksik olmadı. Galayı erteledik ama o kadar reklam var otobüs arkalarında Erdal ağabeyin kucağında benim fotoğrafım var. Onlar pandemide sökülmedi, 4 ay öyle gezdik. “Ağabey onları sökelim. Tamamdır… Alo ‘Keşanlı Ali Destanı’ dekorları mı? Nereye koyacağız onları? Restoran mı? Buzdolabındaki şeyleri dağıtalım” falan… Bir haftam böyle geçti. Celal ağabeyin hayatında hiçbir değişiklik olmadı. Ben kendimi yırtıyorum, o yine sabah geliyor, köpeklerin sesini duyuyoruz, tarlaya iniyor, işlerini yapıyor, “İlker Bey iyi akşamlar” diyor ve gidiyor. O bana çok ciddi bir şamar oldu. “Hangimiz daha medeni bir hayat kurduk?” diye düşündüm. Onun hayatındaki değişiklik biraz market kuyruğu kadar ama bizim dünyamız değişti. O bana çok büyük bir ders olmuştu. Bu dersin üzerine de bir sadeleşme, daha az iş yapma, daha eleme gibi bir süreci başlatmak üzerine pandemiden çıktım.
Pandeminin hayatımızı sadeleştirmemiz gerektiği ve kibre bürünmememiz gerektiği konusunda bir uyarı olduğunu düşünüyorum. İnsanoğlu son 30 - 40 yıldır olduğundan daha fazla bir kibre sahip oldu.
Tam söylediğim şey aslında kibir. Sinema filmi de yapalım, tiyatro da yapalım, restoran açalım. Aslında yaşamsal bir kibir bu. İşte o kibri alırlar, seni iki sene koltuğunda oturturlar.
"İLLA Kİ YAPACAĞIZ"
Keşanlı Ali Destanı
Keşanlı Ali Destanı
‘Pervasız Tiyatro’ devam ediyor mu?
Devam ediyor. ‘Uçurtmanın Kuyruğu’nu oynamaya devam edeceğiz. ‘Keşanlı Ali Destanı’nı 70 kişilik bir kadro, canlı orkestra ve canlı vokallerle çalışmıştık. Tabii üç sene geçince ekip dağıldı. Bir kısmı İzmir’de tiyatroya devam ediyor. Neredeyse oyunu sıfırdan alıp tekrar iki ay prova etmemiz gerekir. Şu anda hem öyle bir vaktimiz hem de gündemimiz yok. ‘Keşanlı Ali Destanı’nı bekletiyoruz, illa ki bir daha yapacağız ama ‘Müstakbel Damat’ sürecinden sonra da provalara gireceğiz ve tiyatro devam edecek.
Televizyon, tiyatro, sinema derken ne zaman uyuyorsunuz?
Geceleri… Tekrar kibirlendiğimi düşünmüyorum ama pandemi öncesinden yarım kalan işleri bitirip toparlamak gerekiyor. Uyuyorum, bazen uykumu alamıyorum, uyku bana borçlanıyor sonra ben ona borçlanıyorum. Sonra bir gün saat 10 - 11’e kadar uyuyunca her şey tamamlanıyor. Günde 6 saat uykuya alıştığın zaman o senin yaşamının bir parçası oluyor.
"GEZMEK DE İSTİYORUM İŞ YAPMAK DA"
Kariyerinizin bundan sonraki dönemini nasıl planlıyorsunuz?
Daha çok gezmek istiyorum. Pandemi öncesinde motosikletle dünyayı dolaşmak gibi bir planım vardı. Tabii onu erteledik. Erteleyince de işler devreye girdi. Hem ‘Keşanlı Ali Destanı’ hem ‘Müstakbel Damat’ vardı. Daha çok gezmek de istiyorum, iş yapmak da. Sinema yapmak da istiyorum, tiyatro da.
Şu anda hayatınızda eksik olan kısım gezme değil mi?
Evet.
Dünya turu dediğiniz İstanbul’dan başlayıp İstanbul’a dönme üzerine mi?
Evet, dünyanın ekseni etrafında bir tur.
"MODERN ZAMANLARDA İNSANLAR EŞLERİNİ NASIL BULUYOR?"
Özellikle gitmek istediğiniz yerler var mı? Yoksa yolda karşınıza neresi çıkarsa mı?
Çocuklarımla daha çok zaman geçirmek, onlarla gezmek istiyorum. Biri 9 yaşında biri 6,5 yaşında tabii diyaloğumuz daha da arttı. Zaman geçirmesi daha keyifli, sohbetimiz daha kuvvetli oldu. Onlarla gezmek çok eğlenceli. Öyle... Tabii ki bu arada da rahat durmuyoruz, “bunu da çekelim, şunu da” diyoruz. Onun içerisinde de bazı şeylerim var. Ben 700 - 800 bölüm sadece çiftlerle yarışma yaptım. 700’üncü bölüme geldiğimizde en çok sorduğum sorunun, izleyicilerin en çok merak ettiği sorunun, katılımcının da cevap vermekten en çok hoşlandığı sorunun ‘Nasıl tanıştınız?’ olduğunu gördüm. Modern zamanlarda insanlar eşini nasıl buluyor? Bu çok acayip bir şey. Türkiye’de ya da İstanbul’daki birçok insanı artık tecrübe ettim. 2000’den fazla çiftle çalışmışım. Zaten bunlarla ilgili de tek kişilik bir gösteri hazırlıyoruz. Gittiğim her yerde bunu sormak istiyorum. Mesela Kazakistan’da nasıl tanışıyorlar? Çok acayip adetler var.
"BÜTÜN DÜNYA SOSYAL MEDYA ÜZERİNDEN TANIŞMIYOR YA"
O halde yoculuğunuz sırasında bir de belgesel çekmeyi düşünüyorsunuz, öyle mi?
Evet, hayvanlar eşini kendi içgüdüsel hisleriyle seçiyorlar. Kimisi havlıyor, uluyor, ses çıkartıyor, o mevsimde göl kenarına gidiyor, kimisi koku bırakıyor. Ama insanoğlu çok acayip. Afrika’da nasıl bu iş? Uzak Asya’da nasıl? Ya da Güney Amerika’da nasıl? Hakikaten bunları merak ediyorum. Bütün dünya sosyal medya üzerinden tanışmıyor ya.
Gönder