Hedefleri 2050 yılına kadar Dünya Kupası’nı kazanmak.
Almanya’ya 4 gol atan ve Hansi Flick’in görevden alınmasına neden olan Japonlar bu kez aynı tarifeyi bize uyguladı. Japonlar her Dünya Kupası’nda taraftarlarının tribünleri, oyuncuların da soyunma odalarını temizlemesiyle hafızalarımıza fazlasıyla kazınmışlardı.
Bir de buna futbol takımının performansı eklenince Japonlar’a duyduğumuz saygı bir o kadar daha arttı. 2022 Dünya Kupası son 16 turunu Hırvatlara karşı penaltılarla kaybetmeseler bugün geldikleri noktayı çok daha farklı detaylarla konuşuyor olabilirdik.
Brighton’da 1 gol, 3 asistlik performansıyla dikkat çeken ve ayın oyuncusu ödülünü kazanan 26 yaşındaki Kaoru Mitoma kulüpten hediye edilen Porsche marka arabayla da son günlerin manşetlerdeki ismi. Ama ben Mitoma’nın manşetleri hiç süslemeyen bir yanından bahsedeceğim.
KAORU MiTOMA TOP SÜRME BECERiLERi ÜZERiNE TEZ YAZDI
Futbol eğitimini Japonya’da alan Mitoma, Tsukuba Üniversitesi’nde oynadığı dönemde bir yandan devam ettiği Beden Eğitimi Fakültesi’nde çok farklı bir tez yazdı.
Bu tez top sürme becerileri üzerineydi. Mitoma, bu çalışma sırasında takım arkadaşlarının kafalarına kameralar takarak onların nereye, neye baktıklarını incelerken rakiplerinin de onlara nasıl baktığını gözlemledi. Bu çalışma sonrası Mitoma şu sonuca vardı; “İyi dripling yapanlar topa bakmıyor aksine topu ayaklarına hapsedip dripling yapanlar daha başarılı oluyor...”
Bu araştırma sayesinde dripling yapan oyuncu karşısındaki savunmacının vücudunu hareket ettirebilirse başarılı bir top sürme şansının daha da arttığı sonucuna varan 25 yaşındaki oyuncu, teze dayanarak içgüdülerinin oldukça güçlendiğini savunuyor.
YAŞLANMIŞ YABANCILARDAN KENDi YILDIZLARINI YARATMAYA!
2010 Dünya Kupası’nda forma giyen 23 kişilik kadroda sadece 4 oyuncu Japonya dışında oynarken 2022 Dünya Kupası’ndaki 26 oyuncudan sadece 4’ü Japonya’da futbol hayatını sürdürüyordu. Geride kalan 10 yılda Japonya hem bu kadar oyuncu ihraç eden hem de heyecan veren bir takıma nasıl dönüştü.
1992’DE KURULDUĞUNDA LiGDE 10 TAKIM VARDI
Cevabı DNA Projesi’nde saklı. Ülkenin J-League’i 1992’de kurulduğunda, sadece 10 futbol kulübünü kapsıyordu ve büyük ölçüde yaşlanmış Avrupalı ve Güney Amerikalı yıldızları barındırıyordu. Gary Lineker, Basile Boli, Michael Laudrup, Hristo Stoichkov, Dunga, Toto Schillaci, Leonardo akla ilk gelen isimler...
Federasyon, Japonya’nın 47 şehrinde kulüplerin kurulmasını teşvik ederek profesyonel kulüplerin sayısını üç kademede 60’a çıkardı. Ve 2050 yılına kadar Dünya Kupası’nı kazanma hedefini ortaya koyarken dernekleri, kulüpleri, antrenörleri, üniversiteleri ve okulları ortak bir çalışma için bir araya getirdi. 2016’da ise daha yetenekli futbolcular yetiştirmek için mevcut eğitim yöntemlerini değiştirmeyi amaçlayan bir girişim olan ‘DNA Projesi’ni hayata geçirdiler.
AVRUPA’YA ANTRENÖR GÖNDERiP EĞiTiM ALDILAR
Premier Lig’dekiler de dahil olmak üzere Avrupa kulüplerine antrenörler gönderdiler. Sürekli çalıştılar ve tüm Avrupa’nın yetenek arama konusundaki en önemli noktalarından biri haline geldiler. Mitoma, Kamada ve Kubo gibi heyecan verici oyuncular bu proje sayesinde ortaya çıktılar.
HUZUREVi DEĞiL YETENEKLER iÇiN KREŞ OLMAK iSTiYORLAR
Sanırım Japon futbolunun hem yerelde hem de milli takımlar düzeyinde gelişimini en iyi özetleyen isim J-Lig genel menajeri Takeyuki Oya’dan başkası değil. Oya, “Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Çin ve Suudi Arabistan’daki liglerden farkımız, Japonya’nın sadece bir huzurevi değil, yetenekler için bir kreş olmayı hedeflemesi” diyor...
Bu hedefler yönetmeliklerle de sabit. Her kulübün en az 15 yaş altı ve 18 yaş altı takımlarla kendi akademisini yönetmesi zorunlu. Yabancı sayısında sınırlamalar mevcut. İlk 11’lerde en az iki yerli ve bir 21 Yaş Altı oyuncusu bulunması zorunlu. Akademi mezunlarını geliştirip oynattığı için kulüpler ayrıca ödüllendiriliyor.
Bugün Japonya U-20 takımında Barcelona, Bayern Münih ve Real Madrid gibi üst düzey kulüplerde oynayan gençler yer alıyor. Kısacası Japon futbolu her geçen gün önemli mesafeler kat etmeye devam ediyor. Günümüz sosyal medya diliyle söylersek “organik büyüyor...”
Gönder