adscode
adscode

Mefhumu muhalifiyle Ben Aleviyim

Kemal Kılıçdaroğlu sosyal medyadan yayınladığı bir videoyla Ben Aleviyim dedi

Kılıçdaroğlu bu çıkışı neden yaptı? Öyle ya, ilk kez bir makama aday olmuyor. 2002’den bu yana defalarca milletvekilliğine aday oldu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday oldu. CHP Genel Başkanlığı’na aday oldu. 2011 ve 2015’te Başbakanlığa aday oldu. Hiçbirinde çıkıp da “Ben Alevi’yim” demedi. Hatta bir ara kendisine farklı bir kimlik üretme çabasına girdiğini de biliyoruz. O zaman neden şimdi?

İki ihtimal olabilir: Birincisi, 14 Mayıs seçimlerini kazanamayacağını gördü ve şimdiden mazeret üretiyor. İkincisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, kendisinin Alevi kimliğine vurgu yapacağını vehmediyor; bir kuruntudan yola çıkarak ön almaya çalışıyor.
 

“Alevi olduğum için seçimleri kaybettim” demenin de, “Cumhurbaşkanı dile getirmeden ben dile getirdim” demenin de son derece vahim, ayrımcı ve tehlikeli olduğu açık. 

Cumhurbaşkanı meydanlarda “Kılıçdaroğlu Alevi, oy vermeyin” der miydi? Mümkün değil. Erdoğan’ın 2002’den bu yana tüm dezavantajlı kesimlerle birlikte Aleviler için de attığı samimi adımlar ortada. Dersim’deki Alevi katliamından dolayı devlet adına özür dileyen Erdoğan’dı. Daha 6 ay önce Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nı kurdu Erdoğan. Alevilerin daha güçlü temsilinin önünü açtı. 

Türkiye’de vatandaşların göğsünü gere gere kimliklerini ifade edebilmelerinin, örneğin “Ben Alevi’yim”, “Ben Kürt’üm” diyebilmelerinin önünü açan da Erdoğan’dır. 

 

Ancak mesele devlet idaresi ya da siyaset olunca, “Alevi” ve “Sünni” kelimeleri, diğer tüm kimlik ifadeleri gibi ötekileştirici ve dışlayıcı olur. Gezi olaylarında örneğin, kimse Alevi-Sünni kavramlarını kullanmadı. Irak, Lübnan, Yemen’deki çatışmalar için “Şii-Sünni çatışması” denilmemiştir. İran’la ilişkilerimizde bu kavramlara başvurulmamıştır. Yanı başımızdaki Suriye meselesi aslında tamamen bir Nusayri-Sünni çatışması olmasına rağmen devletimiz de siyasetçimiz de meseleyi bu kavramlar üzerinden ele almamıştır.

Daha geriye gittiğimizde, Dersim olayları, Çorum, Kahramanmaraş, Sivas olayları için dahi mezhepsel kavramların kullanılmasından kaçınılmıştır.  

Ana muhalefet Partisi Genel Başkanı’nın, hem de tüm Türkiye’yi yönetmeye talip bir Cumhurbaşkanı adayı olarak bu ayrımı yapması, cesaret gösterisi değil, lüzumsuz, yersiz bir çıkıştır.

 

Meselenin bir başka boyutu da şudur: İfadeler, kapsadıkları kadar, kapsam dışı bıraktıklarını da anlam olarak ihtiva ederler. Eskiler buna “mefhumu muhalif” derlerdi. Mefhumu muhalifin, niyet okuma, zorlama anlam çıkarma olmadığının altını çizelim. 

Kılıçdaroğlu’nun “Ben Alevi’yim” ifadesini mefhumu muhalifiyle ele aldığınızda da ortaya vahim sonuçlar çıkıyor.

Birincisi, Kılıçdaroğlu’nun “Ben Alevi’yim” dediği videonun muhatabı gençler. Kılıçdaroğlu bunu özellikle vurguluyor. Gençlerin kendisini anlayacağını umuyor. Bunu yaparken, mefhumu muhalifiyle, gençler dışındaki kesimin kendisini anlamayacağını yani “Sünni taassubu” içinde olduklarını söylemiş oluyor. Bir nevi, “Sünni fanatikler beni anlamaz ama siz anlarsınız” diyerek gereksiz, anlamsız bir önyargıyı büyütüyor.

 

İkincisi, Kılıçdaroğlu yine gençler nezdinde kendisi için bir mağduriyet oluşturmaya çalışıyor. “Ben Alevi’yim” derken aslında kimliğini ifade etmiyor; “Mazlumum, Mağdurum” diyerek tam olarak mezhep üzerinden istismara kalkışıyor.

Üçüncüsü, kimlik ortaklığı üzerinden Alevi vatandaşları yanına çekmeye yelteniyor. Siyasi çıkar uğruna toplumdaki fay hatlarını daha da derinleştirecek bir adım atıyor. Barışa değil, ortak yaşam kültürüne değil, ayrışmaya kapı aralıyor. Zira “Ben Alevi’yim” derken, gereksiz yere “Siz Sünni’siniz” demiş oluyor.

Dördüncüsü, “Ben Alevi’yim, haram yemem, beytül male el uzatmam” diyerek vahim bir başka hata yapıyor Kılıçdaroğlu. Mefhumu muhalifiyle, “Sünniler haram yer, beytül male el uzatır” genellemesi yapmış oluyor. Oysa ne Aleviler ne de Sünniler için bu tür genellemeler doğru değil. Bir kimliğin kendisini abartılı övmesinin, diğer kimliğe hakaret olabileceğini Kılıçdaroğlu fark edemiyor.  

 

Neresinden bakarsanız bakınız çok sorunlu bir açıklama. Üstelik bu aşamadan sonra rakiplerinin bu mayınlı araziye girme hakları doğmuş oldu. Siyasetin bu açıklamayla birlikte tatsız bir dile evrilme ihtimali bizzat Kılıçdaroğlu tarafından oluşturuldu.

Kılıçdaroğlu’nun açıklamasını “cesur” bulup gaz verenler de siyasetin dili ve toplumsal barış adına hayra hizmet etmiyorlar.

Kimlik siyaseti yapan bir parti genel başkanı bunu yapsa bir nebze anlaşılır ama arkasına sağ partileri de takmış ana muhalefet partisinin böyle bir açıklama yapmış olması büyük talihsizliktir. Umarız sağduyu galip gelir.

İlk Yorumu Siz Yapın

Gönder