Öncelikle, bazı haber sitelerinin belirttiği gibi “böcek istilasından ötürü Kabe’de namaz ibadetinin tarihte ilk defa kesintiye uğraması” asparagas(uydurma) haber çıktı. İbadetlerin yapılamaması diye birşey yokmuş.. Olsaydı da ilk olmazmış zaten, maalesef. Nitekim daha yakın tarihte, 1979’da Kabe’de namaz ibadeti 2-3 hafta kadar kesintiye uğramış. Yaşanan silahlı çatışmalar sebebiyle… Hikayesi ilginç, bir o kadar da acı!
18 yıl Kraliyet muhafız alayı komutanlığı yapmış olan Cuheyman ibn Muhammed ibn Seyfi el Oteybi görevinden ayrıldıktan sonra bir kalkışma organize ediyor. Oteybi, Suudi devletinin dinden çıktığı gerekçesiyle Suudi hanedanına isyana kalkışıyor. Beraberindeki yüzlerce kişi ile 20 Kasım 1979’da sabah namazını müteakip Harem-i Şerifi istila ediyor, önceden içeri sokulmuş silahlar ve mühimmat ile minarelere konuşlanılıyor, her türlü giriş çıkış kapatılıyor, orada bulunan hacılar esir alınıyor. Kalkışmacılar mekana hakim stratejik bir konumda olan Ebu Kubays dağına ve çevredeki evlere de mevzileniyor..
Ses sisteminin ele geçirilmesiyle Oteybi taleplerini anons ediyor. Talepler mealen şöyle; Kraliyet düzeninin yıkılarak İslam devletinin kurulması, Batı’nın kültür emperyalizmine son verilerek İslam adaletinin yerleştirilmesi, ülkeyi emperyalist yabancı firmalara peşkeş çekenlerin cezalandırılması, Suud ailesinin yargılanması, petrol üretiminin azaltılarak milli servetin korunması, tüm yabancı askeri kadroların ülkelerine gönderilmesiyle yabancı üslerin kaldırılması… Ve Oteybi yanındaki “Muhammed el Kahtani” isimli genci “Mehdi” ilan ediyor. Tabi Suudi Arabistan’la beraber İslam alemi de ve Dünya da karışıyor. Arabistan’da hemen sokağa çıkma yasağı ilan ediliyor vs..
Sonrası belki daha da ilginç; Krala bağlı güçler Harem-i Şerif’e giremeyince -ki bu arada çatışmalarda ölümler yaşanıyor, kimyasal silah dahi kullanıldığı iddia ediliyor- Pakistan’dan yardım isteniyor fakat yollanan Pakistan özel kuvvetleri de direnişi kırmaya muvaffak olamayınca “Fransız anti-terör timi” davet ediliyor. Fransızların Harem-i Şerife girebilmeleri için verilen bir fetva ile Fransız askerler bir kağıda yazılı “Kelime-i Şehadet”i okuyup güya Müslüman olduktan sonra alana girebileceklerdir. Fransızlar -rivayete göre CIA ajanlarının da katkısıyla- yeni yapılmakta olan kanalizasyon borularının güzergahını değiştirerek Harem-i Şerif’e tonlarca su pompalatıyor. Ve Kabe sular içinde kalıyor. Sonrasında da suya elektrik veriliyor. Masum siviller de dahil yüzlerce ölü… Böylece direniş kırılıyor..
Kahtani ölüyor, Oteybi ve beraberindekilerden yakalananların yine verilen fetva ile önce kolları kesiliyor, ardından ayakları kesiliyor ve nihayet kafaları kesiliyor. Olay Dünya’ya “dinden çıkmış” bir grup teröristin kalkışması olarak duyuruluyor. Şii komplosundan da bahsediliyor ancak Oteybi’nin Sünni olduğu biliniyor.. Nitekim sözkonusu olay bugün dahi gizemini korumaktadır…(konuya Murat Bardakçı 2009’daki bir makalesinde dikkat çekmişti)
Kuruluş tarihçesi dahil, geçmişte yaşanan bu gibi olaylardan hareketle Suudi Krallığı’nın Batı’ya maşalık ettiğini, yönetiminin Dünya’ya “İslam” olarak katı bir “Vahabizm” ideolojisi ihraç ederek ve başka birçok şekilde riyakarca İslam’a zarar verdiğini düşünenler bugün, krallığın “İslamofobik” emperyallerle kolkola hareket ettiğini gördükçe, hele Kabe İmamı Es-Sudeys’in "Bugün Suudi Arabistan ve ABD dünyanın iki kutbu. Allah'a hamdolsun dünyayı birlikte yönetiyorlar" iddiası, Kaşıkçı cinayeti, Yemen meselesi, Suriye’deki tavırları vs, Mekke’deki çekirge ve haşerat baskınını ilahi bir uyarı olarak görme eğilimindeler. Zira bu olay -nispeten ufak çapta da olsa- Hz.Musa(as) ve beraberindeki inanalara zulüm eden, onlara hürriyetlerini vermemekte direnen, Hakk’ı reddeden Firavun ve halkına gönderilen belaları hatırlatıyor..
“Biz de onların üzerine ayrı ayrı belirtiler(mucizeler); tufan(sel/su baskını), çekirge, haşerat(kımıl) ve kan gönderdik. Ancak yine kibirlendiler(kibirlenmeye devam ettiler) ve cürüm(ağır suç) işleyen bir kavim oldular(olarak tescillendiler)” (Araf 7;133)
Dünya’nın en büyük petrol rezervine sahip Venezuella’da evvelce millileştirilen petrol işletmelerinin imtiyazlarını yeniden Batılı şirketlere vermesi kuvvetle muhtemel olan muhalefeti uluslararası hukuka aykırı biçimde desteklemesiyle “küresel eşkiya” imajı güçlenen ABD ve destekçisi yönetimlerin iyice ayyuka çıkan baskı politikalarından bunalanların artık ilahi bir yardım bekleyerek bu gibi işaretleri o yönde yorumlamaları anlaşılabilir..
Yukarıda bahsettiğimiz Kabe’yi su basması küçük çapta bir tufan olarak görülürse, şimdi de çekirgeler ve haşerat… Evet küçük çapta ama daha önce orada misli görülmemiş biçimde yine de. Ve zaten Kabe de artık etrafını çevreleyen gökdelenler yanında ufak. Ama nitelik değil nicelik belki de. Kabe bir timsal, Dünya’nın kalbi bence.. Bir de misal olarak denkliği düşünüldüğünde; Afrika ve Ortadoğu’da sürü halinde yağan çekirgeler açgözlülükle istila eden zarar verici, besinleri tüketici bir bela. Hem bu seferkiler kara.. E hamamböcekleri de pisliği çağrıştırırlar.. Hmm… Ama değil mi; “ne alakası var?” Belki de böcekler yalnızca hac ediyordular. Bilmem; “Allah yapar, kullar şaşar!”…
Ne yapsın insanlar, umut ediyorlar. “Firavun varsa Musa da olmalı” diyorlar.. Ancak; “Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez”(Rad 13;11) Velhasıl Rabbimiz çaresizce kendisine sığınanları da unutmaz, buna karşın kendine savaş açanları cezasız bırakmaz.. Bizlere de zamanın karışıklıkları içinde yağmurdan kaçarken doluya kapılmamaya dikkat etmek, her daim agah olmaya çalışmak, doğruluktan ayrılmama azami gayretini göstermek, çok çalışmak ve sırtımızı Yaradan’a dayamaktan başka ne kalıyor ki!
Bakarsın biraz sıkıntı verir böylece ıslah ediverir, yoksa da -Enam suresi 29.ayette bildirdiği gibi- gün gelir zalimi zalime musallat ediverir Allah(cc)! Biz kalbimizi kirletmeyelim, başkasının fenalığından medet ummayalım, kendimizi koruyalım, Rabbimizin görmek isteyene heryerde olan ayetleri(işaretleri)nden ibret almayı bilelim, işimize bakalım; isteyenlere hidayet, herkese de selamet dileyelim.. Herşey olacağına varır! Hu
Musa Dede / GÖLGENİN HAKİKATİ
Gönder