İlk olarak 2013 yılında çizilen ve şimdi tekrar gündem olan, tartışılan şu harita ABD’deki karar sürecini sürükleyen grubun her şeyden evvel aile, okul ve dünya vatandaşlığı terbiyesinden çok uzakta olduğunu gösterir. Amerika, Ortadoğu’da kendine göre kuvvetli noktalar yaratmaya çalışıyor. Bunlarda muvaffak olması mümkün değil.
ORTADOĞU coğrafyası fizikî bakımından hâlâ incelenmektedir. Sanılanın aksine kolonyalist dönemin coğrafyacıları ve hassaten kolonyalist idare burada fiilen hazır bulunmayan güçler kadar bu coğrafyayı filolojik, hatta biyolojik ve jeolojik bakımdan incelememiştir. En kaba bilgisizlik maalesef Osmanlı İmparatorluğu’nundur. Ama 30 yılı aşan manda döneminde bile İngiltere’nin en önemli incelemeleri yaptığı söylenemez. Fransızların geçen asırdan beri bölgenin etnik ve kültürel tarih araştırmaları daha önde gitmektedir.
Bugün ise bilgisizlik, o mevcut bilginin yerini kaparak siyasi karar mahfillerine sızmıştır. State Department’ın tarihçileri ve coğrafya uzmanlarının tahminleri bir satranç tahtasına veya bir matrikstin periyodik anlayışına göre ortaya çıkmaktadır. En grotesk hatalarından biri İkinci Dünya Savaşı’nda savaşa katılmayanların Yahudi mirasını ve mülteci Yahudi parasına el koyduklarına dair inançtı. İsviçre ve İsveç’te gözledikleri hakikatleri herkese teşmil etmeye çalıştılar. Realite ile alakası yoktu.
Ortadoğu coğrafyasında İngiltere tarihte ne siyasi ne de fizikî coğrafya bakımından birbiriyle ilişkisi olmayan parçaları bir araya getirdi. Madam Gertrude Bell’in Irak haritası grotesk bir örnektir. Kendisinin arkeoloji ve etnik yapı üzerindeki sözde bilgisi muasır ve bazen işbirliği yaptığı Lawrence tarafından adamakıllı tefe konmuştu.
Sonuç ortada; cehaletin yarattığı Ortadoğu haritası Sykes-Picot ikilisinin şarlatan görüşleriyle ortaya çıkan Şark-î Arabistan’ın bölünme planları maalesef hikmet arayan Ortadoğulular tarafından cehaletin değil de şeytanca bir planın ürünü gibi değerlendiriliyor. Günümüzde de bu yaşanıyor. İlk olarak 2013 yılında çizilen ve şimdi tekrar gündem olan, tartışılan şu harita ABD’deki karar sürecini sürükleyen grubun her şeyden evvel aile, okul ve dünya vatandaşlığı terbiyesinden çok uzakta olduğunu gösterir. Medeni milletlerin bu gibi cürümleri ancak kapalı kapılar arkasında gizli kasalarda mühürlenir. En azından Birinci Dünya Savaşı’na kadar bu böyleydi.
Zamanımızın ABD’si sanki demokrasinin sınırlarını kendine göre dolaştırıyor. Hürriyet, yani sevgili libertas (elefteria) ahlak, etik, moral ve Latinlerin deyimiyle ananeyle (norm) birlikte var olur. Herhangi bir toplumun belirgin, kaynaklarına ve araçlarına dayanarak başka toplumlar hakkında bu gibi haritalar çizmeye hele bunları cehaletle doldurmaya hiç hakkı olmaması gerekir.
Eylül 2013’te New York Times’da Robin Wright imzasıyla yayımlanan makalede, 5 ülkeden 14 yeni ülke ortaya çıkabileceği savunulmuştu.
WASHINGTON BÖLÜCÜLERİ GERÇEKLERDEN HABERSİZ
Yeni anlaşmazlık ve çatışmalara neden olacak şekilde kafalarına göre Kürdistan’ı neredeyse denize kadar uzatıyorlar. “Alawitestan” diye yazdıkları yanlış imlâlı kelimenin gerçekle alakası yoktur. Tripolis’i içeren (Trablusşam), bu bölgenin Suriye Nusayrileri’yle dolu olduğu bir gerçektir. İsimler bilinmiyor. Bu bölgede başka gruplar da olabilir sadece mezheplere bağlı bir yorumdur. Cebel el-Dürzi dedikleri yer Lübnan’dır. Bugünün Lübnan’ında Dürzilerle Maruniler tarihte ilk defa bir araya geliyorlar. Washington bölücülerinin bu gerçeklerden de haberi yok. Sunnistan denen bölgede bir alay Hıristiyan yaşar. Irak’ı Sünnistan ve Şiistan diye bölmüşler, Şii dediğiniz bölgede İbrahimî dini mensupları bile vardır, yani Hanifler.
Arabistan’ın bölünüşü bir kepazeliktir. Keza herhâlde İsrail’e harp ilan etmelerinden dolayı olacak, Yemen’i de eski komünist ve imamî bölge noktasında bölmüşler. Oysa bu dava çoktan bitti ve külleniyor. Vahabistan dedikleri yerin içinde ise Umman vardır. Libya’nın böyle saçma haritasını Mussolini görse yerlere yatar. Bu topraklardaki eski idarelerin bile incelenmediği görülüyor. Amerikan oryantalizminin şaşkın koridorlarını burada anlamak mümkün. Lütfedip bir de Umman’ın canına nasıl okuyacaklar ondan haber verselerdi. Herhâlde akıllarınca onu bir şantaj aracı olarak kasada tutuyorlar.
Amerika, Ortadoğu’da kendine göre kuvvetli noktalar yaratmaya çalışıyor. Bunlarda muvaffak olması mümkün değil. Daha evvelki kolonyal rejimlerden nasihat alması gerekir. Kaldı ki bu yarattığı kuvvetli noktaların kuvvetle muhtemel başarısızlıkları sonucunda sahiplerinin nasıl bir feci akıbete uğrayacakları, komşularıyla nasıl yeni boğazlaşmalara girecekleri hiç hesaba alınmıyor.
Atlantik ötesindeki dünyanın eski dünyada ciddiye alınması maalesef başta Almanya olmak üzere bazı Avrupa Birliği üye ülkelerinin kabahatidir. Eski kanka ve akraba Britanya dahi Amerika’ya bu derecede itaat etmemeyi tercih etmiştir.
Dünya hiç iyiye gitmiyor. Eski düşman hedeflerin yerini yenileri alıyor. ABD bunlardan birisi. Bu gibi haritaları hazırlarken Washington’dakilerin ABD’de dolaşan bazı hırslı ve marjinal Arap entelektüellerini de yanlarına aldıklarına da hiç şüphe yok.
BM’DE KATLİAMA KALKAN ELLER
BİRLEŞMİŞ Milletler Güvenlik Konseyi’nde tek başına bir kararı savunuyor. Tam Amerikancı bir tutum. Dünyaya yüz vermiyor, dinlemiyor. Gazze Şeridi’ne insani yardım sağlanması için İsrail ve Hamas arasındaki çatışmalara “ara verme” çağrısında bulunan karar tasarısını tek başına veto ediyor. “Benim dediğim doğru” diyor. Dünyada kimseyi takmayacak yılların geride kaldığının farkında değil. Fotoğrafta görüleceği gibi daimî delege koltuğunda oturan ABD heyetinden Linda Thomas-Greenfield elini kaldırmış. Kararı ülkesi adına veto ettiğini bildiriyor. Arkasındaki ekibin bazı üyeleri ise rahatsız bir ifadeyle gözlerini başka yere çeviriyor. ABD’nin bu tavrı gerçekten tam bir küstahlık. Türkiye bu konuda en büyük çabayı gösteren ülkelerin başında geliyor. Hükümetimiz ve Dışişleri tüm gücüyle çalışıyor. Avrupa Birliği’nin tutumu ise başından beri çiğdir.
FAZIL SAY
FAZIL Say bizim millî sanatçılarımızdandır. Uğraştığı dal itibarıyla ünü ülkemizin sınırlarını çoktan aşmış biridir. Dünyanın her yerinde hayranları vardır, binlerle ifade edilir. Bunların içinde İsrail gibi müzikten anlayan insanların ülkesi de vardır. Müzikte siyaset olmaz. En antisemit zamanlarında bile iyi müzisyen Yahudiler sadece üst cemiyette değil, Rusya ve Polonya’nın köylerinde bile el üstünde tutulurdu.
Bu bakımdan onun son saldıralar hakkındaki açıklamalarının konserlerini iptal ettirecek bir tepkiyle karşılanmasını doğru bulmuyorum. Kendisi ne fanatik bir insandır ne de Yahudi toplumuna karşı bir önyargısı vardır. Bu bakımdan sanatçımıza gösterilecek en hafif bir protesto ve boykot hareketini tasvip etmediğimi belirtmek isterim. Sanatçı ve müzisyene boykot etkili olmaz. Müzik ve resim dokunulmaz alanlardır.
Gönder