Farklı gelenekten ekonomistler asgari ücret artışının yaratacağı etkinin de farklı olacağını düşünüyor. Bu bağlamda Dr. İlhan Döğüş’e asgari ücret tartışmalarını sorduk. Döğüş, konuşmasına şöyle başladı: “Birincisi şunu söylemek lazım enflasyon artışı, ücret artışını tetikler. Yani, ‘asgari ücret artışı enflasyonu daha da artıracak’ diyen yaklaşım sadece bu konuda değil, başka birçok konuda ilişkilerin yönünü ters saptıyor. İnsanlar enflasyon artmıyorken, sıfırken, ‘Benim maaşımı artırın’ demezler, diyenler de tekil örneklerdir. Bu da genel ekonomiyi yansıtmaz. Olsa da firma ‘Neye dayanarak?’ sorusunu soracaktır zaten. Daha ziyade enflasyon artarken insanlar maaş artışı talep eder.”
Maaşın, işverenlere sadece bir maliyet olarak tanımlanmaması gerektiğini söyleyen Dr. Döğüş, asgari ücret artışına karşı çıkanların “piyasada tek bir firma varmış” varsayımıyla başladıklarını düşünüyor ve ekliyor: “Maaş sadece maliyet değildir. Maaş aynı zamanda talep kaynağı hem de en güçlü talep kaynağı. Ben ayakkabı firmasında çalışıyorsam, maaşımla alacağım başka bir sürü ürün var. Yani benim maaşım o ayakkabı firmasına maliyettir ama malını aldığım başka firmalar için de bir gelirdir. Eğer her bir firma maaştan kısarsa toplam talep aşağı gidecek ve toplam kârlar da aşağı gidecek.”
“Üretim artırmazsa artan maliyetler fiyatların artmasına neden olur
Artan maliyetlerin ne zaman fiyata yansıtılacağının koşullarını sunan Dr. Döğüş, üretimin artırılmadığı durumlarda artan maliyetlerin, fiyatın artmasına neden olacağını düşünüyor. Nedenlerini şu cümlelerle açıklıyor: “Eğer üretimi artırabiliyorsa firmalar, girdi maliyetlerindeki artışı yüksek üretime yedirebilirler çünkü daha çok üretirseniz birim maliyetiniz de düşecektir. Hatırlayın cep telefonu ilk çıktığında ne kadardı, şimdi ne kadar? Daha çok üretmeniz için daha çok satacağınız beklentisinin olması lazım. Bu durumda talep baskılanmışsa -yani maaşlar düşükse- nasıl daha çok üretebilir bir firma?”
Fiyat artırmada ikinci koşul olarak belirttiği faktör ise talebin esnekliği. Döğüş, bu durumu şöyle açıklıyor: “Tabii bir de sizin malınıza olan talebin esnek olmaması lazım ki fiyat artırabilesiniz. Bu da ne demek? Ben sattığım ürünün fiyatını artırırım ama çok talep kaçmamalı. Artırdığım fiyattan müşterilerin alabiliyor olması lazım. Örneğin gıda ürünü satıyorsam fiyatı artırsam da talep aynı oranda azalmıyor. O zaman maliyetlerin artışını fiyatlara yansıtabilirim.”
Talep ve üretim arasındaki ilişkiye de vurgulayan Dr. Döğüş, sözlerine şöyle devam etti: “Kritik olan şey şu: Maaş artırımına karşı olanlar diyor ki ‘Talebi kısalım ki fiyatlar düşsün.’ Talep kısıldığında birçok firma üretimi kısar. Hangi sektörler? Emek yoğun sektörler çünkü yüksek kapasitede çalışıyorlardır ve maliyetlerinin içinde değişken maliyetlerin payı yüksektir, sabit maliyetlerin payı düşüktür o yüzden talep düştüğü zaman üretimi kısar. Bunlar gıda, enerji gibi sektörler. Fakat sermaye yoğun üretim yapıyorsa talep düştüğünde fiyatı düşürür ki üretimi düşürmesin çünkü yüksek üretim, birim maliyeti düşürmesine sebep olur. Bu ürünler, talebi esnek olan ürünler yani fiyatı arttığı zaman talebi düşer. O yüzden bu sektördeki firmalar fiyatı düşürüyor ki talep sert düşmesin ve üretim düzeyini koruyabilsinler.”
“Maaşların baskılanması insanları yoksullaştıracak”
Maaşların baskılanmasının insanları daha da yoksullaştıracağını ve talebin düşeceğini söyleyen Dr. Döğüş, yoksul vatandaşın harcamaları içerisinde beslenme ve barınma payının arttığını dolayısıyla gıda ve barınma gibi enflasyonist ürün ve hizmetlerin hem talebinin hem de fiyatlarının arttığını ekliyor.
Gönder