Müzik festivallerinin benim hayatımda önemli bir rolü olduğunu sık sık yinelemişimdir.
Çocukluğumla gençliğimin başlangıcında yaz ayları müzikten yoksun geçerdi.
İstanbul’da yaşadıklarımı sıralayabilirim.
Küçük Çiftlik Parkı, Tepebaşı Bahçesi, Çiftesaraylar, Türk müziğinin icra edildiği yerlerdi.
Kışın da bugün gibi hareketli bir müzik yaşamı yoktu. Türk müziği solistleri ve yabancı müzisyenler Saray Sineması’nda konser verirlerdi.
Bir de Belediye’nin konserlerine giderdim. Bir hafta Türk müziği bir hafta Batı müziği çalınırdı. Taksim Belediye Gazinosu’nda yapılırdı konserler daha sonraları da Şan Sineması’nda verilirdi.
Nevzat Atlığ’ın korosu da ilgiyle dinlenen bir topluluktu.
Tiyatronun altın çağı yargısı çok mu abartılı olur bilemiyorum.
Özel müzeler de yoktu, dönemin en bilinen yeri Adalet Cimcoz’un yönettiği Maya Galerisi’ydi. İmza günleri düzenlenirdi.
Resim sergileri iki üç sayfalık broşürle açılırdı.
Özel müzeler sayesinde şimdi ayrıntılı kataloglar yayımlanıyor.
Belli yerlerde kitapçılar vardı, ancak oradan kitap edinebilirdiniz.
Klasik Türk ve Batı müziğine daha çok yer verilirdi, onun eksikliğini hissediyorum.
Gece verilen bir konserin eleştirisini ertesi sabah gazetede okurduk.
Sergi eleştirileri de günlük gazetede görünürdü.
Şimdi İstanbul dışında birçok kentte Türk müziği topluluğu, Batı müziği orkestraları, operaları var.
*
İKSV’nin Klasik Müzik Festivali 51 yaşında. Kuruluşundan bugüne tarihini bilenler için sevindirici bir yanı var. Kuruluş çalışmalarının tanıklığını yaptım, nice müzik adamının emeği var. Festival, birçok tarihi mekâna müziği soktu.
Birçok resitali Aya İrini’de dinledim. Konser öncesi bilgilendirmelerin önemini her zaman belirtirim.
Dinleyici de zor koşullar altında bile etkinlikleri kaçırmazdı.
Açıkhava Tiyatrosu’ndaki konserler için herkes birer meteoroloji uzmanı kesilmişti. Yağmura karşı bir önlemin alınması mümkün değildi. Oturulacak yerlerde ancak yastık bulunurdu.
1 Haziran’da festival açılıyor, onu Caz Festivali izleyecek.
Yazlıklarda da festivaller yapılıyor.
Gönder