Bir tanıdıkla karşılaştık ve klasik, “Nasılsın iyi misin”ler beş kez filan havada uçuştu.
Sonunda “İyiyim” yerine şöyle farklı bir yanıt aldım: “Biraz SAD’im var sadece.”
“Yani?” dedim ve açıkladı.
Aslında mevsimsel depresyona girdim demek istiyormuş.
Ama onun yerine bu durumun İngilizce klinik tanımını, yani “Seasonal Affective Disorder”ın kısaltması olan SAD’i kullanmak şimdilerde daha makbul ve pratikmiş, o yüzden “SAD’liyim” demiş.
Bu uzun açıklama üzerine bir an ben de depresyona girmek üzereydim ki, dikkatimi Storm Evans’ın Sidney’den gelme güleç yüzü dağıttı.
Storm kim mi? Dünyanın en iyi 50 barı listesinde yer almış Sidney’deki Cantina OK! isimli kokteyl barın kreatif direktörü ve master barmeni.
Cuma gecesi Lucca’ya ta Sidney’lerden kopup gelmişti Storm.
Cem Mirap, Storm’u ve mekânını Sidney tatili sırasında keşfedip çok beğenmiş.
Ve nihayetinde onu konuk barmen olarak İstanbul’a davet etmiş.
Sidney’de şu an yaz başı olduğundan Storm’da yaz tipi SAD olabilir diye düşündüm.
Çünkü SAD denen illet sadece sonbahar ve kışa geçişlerde değil, yaz mevsimine girerken de olabiliyormuş. Lakin o gece Storm’un SAD çukuruna düşecek hali pek yoktu.
Çünkü kendisi deli gibi çalışmak zorunda kaldı.
Çılgın Türkler olarak bara öyle bir abandık ki, herhalde Storm “Burada herkes depresyonda” diye düşünmüş olabilir.
“SAD” BELİRTİLERİ Mİ GÖSTERİYORUM?
Gecenin ilerleyen dakikalarında hiç gitmediğim ama merak da ettiğim Etiler’deki Kütüphane’ye sürüklendim, ki bu da bir SAD belirtisi olabilir...
Kütüphane, eski Gizli Kalsın’ın yeni bir versiyonu.
Mekâna girince önce havalimanı güvenliği misali çantalarınız didik didik aranıyor.
Bu duruma önce kıl oldum, sonra anlayışla karşıladım.
Nitekim bu yumuşatıcı deterjan ruh hali de bir başka SAD belirtisi diye okunabilir elbette...
O DUVARIN ARKASINDA...
Güvenlikten iki adım sonra bir kütüphane duvarıyla karşılaşıyorsunuz.
Olay da zaten bu duvarın arkasında.
Kütüphanenin içinden bir kapı açılıyor ve arka tarafa geçiyorsunuz.
Geçer geçmez de, coşkulu bir ortama geçiş yapmış oluyorsunuz.
İçeri girdiğimde canlı müzik performansı henüz başlamamıştı ve kalabalığın içinde şaşkın ördek gibi etrafa bakındım.
Bir anda Gizli Kalsın’daki sıkış tepiş geceler kafamda canlandı, anılar tünelinin sonsuz sağanağında ıslanıp ıslanıp geri geldim ve heyhat “Bu gece hiç böyle bir havada değilim” diyerek dışarı çıktım.
ESAS ŞEY
O günden beri SAD aşağı SAD yukarı düşünüp duruyorum:
Bence çılgın Türkleri SAD’den koruyan esas şey uzun serpme kahvaltılar.
Tatlı tuzlu ne ararsan bulduğun serpme kahvaltılar tüm mevsimsel depresyonların ilacı.
Çünkü her şey yenilip mideye indirilmese bile o savurgan görüntü bizi SAD’den koruyor, “Her şeyi serdik, serptik, daha ne olsun” duygusuyla mutlu mesut.
Diyor ve yeni şehir maceralarında görüşmek üzere bir başka SAD belirtisi olarak uykuya dalıyorum şimdi izninizle...
Gönder