Suriye'de başlayan dönemde öne çıkan en önemli noktalardan biri enerji. Enerji Uzmanı Emrah Özgül, Suriye'nin enerji ihtiyaçları ve potansiyeline dikkat çekerek "Bu süreçte, enerji altyapısının yeniden inşası ve kalkınmanın sağlanmasında Türkiye'nin katkısı kritik öneme sahip olacak". dedi.
İşte Emrah Özgül'ün Haber7 için kaleme aldığı o analiz;
61 yıllık Baas rejimi tarafından yerinden edilen Suriye halkı bir taraftan ülkelerine dönerken diğer taraftan yeni gerçeklik içerisindeki Suriye’de yeni bir döneme adım atmaya hazırlanıyor. On yılı aşkın süredir devam eden iç çatışma süreci ve özgürlük mücadelesi, yeni süreci en iyi okuyan ve yönlendiren ülke konumundaki Türkiye’nin tüm süreçteki destekleri ile yeni bir düzleme taşınmıştır.
Yeni gerçeklik döneminde ise Suriye’de siyasi yeniden yapılanma ve toplumsal yaraların sarılması sürecinde özellikle tarihin ve insanlığın doğru tarafında yer alan Türkiye’nin desteklerine ve yön göstericiliğine ihtiyaç daha fazla olacaktır. Yeniden inşa çalışmalarında enerji ve inşaat altyapıları, kalkınmanın temel taşları olarak öne çıkarken, sosyal refah ve ekonomik toparlanma da bu sürecin ayrılmaz parçaları olacaktır.
Türkiye, coğrafi yakınlığı ve stratejik avantajları sayesinde süreçte üstlendiği kritik rol ile gerek diplomatik ustalığı gerekse bölgesel etkinliğiyle hem ekonomik hem de stratejik açıdan katkılar sağlayarak bu yeniden yapılanma sürecinin başarıyla ilerlemesine destek olabilir. Bu kapsamda Türkiye’nin siyasi, askeri ve ekonomi alanındaki yön göstericiliğinin yanı sıra özellikle enerji alanında da son yıllarda gerçekleştirdiği atılımlar ve yenilenebilir enerji alanındaki gelişmişliği ve yetkinliği ile Suriye’de önemli katkılar sunacağı açıktır.
SURİYE ENERJİ KAYNAKLARI VE YIKIMIN ETKİLERİ
Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaşla birlikte enerji altyapısı büyük ölçüde zarar görmüştür. Savaş nedeniyle; 14 elektrik santralinden ikisi tamamen yok edilmiştir. Halep’teki termik santral ise tamamen yıkılmış ve şehrin elektrik ihtiyacının %60’ını karşılayan bu tesis işlevini yitirmiştir. Petrol tesislerinin ise çoğu savaşta ya tahrip edilmiş ya da başta terör örgütleri olmak üzere çeşitli silahlı grupların kontrolüne geçmiştir. Savaşın başından itibaren petrol üretimi yaklaşık %90 oranında düşmüş ve doğal gaz altyapısı büyük ölçüde zarar görmüştür. 2010 yılında Suriye’nin toplam elektrik üretim kapasitesi 5.800 MW’a ulaşırken fosil yakıtlar enerji üretiminin %96’sını, Yenilenebilir enerji kaynakları ise enerji arzının sadece %4’ünü karşılamaktaydı. Ancak 2021 yılında nerdeyse %70 oranında bir azalış ile toplam elektrik üretim kapasitesi 2.000 MW’a düşmüştür.
Elektrik altyapısının bu denli yıkılması, şehirlerde uzun süreli elektrik kesintilerine ve kırsal alanlarda tamamen enerjisiz bölgelerin oluşmasına neden olmuştur. Düşük ve orta voltajlı elektrik şebekeleri savaş bölgelerinde ciddi hasar almış ve şehirler elektrik kesintileriyle karşı karşıya kalmıştır. Özellikle Halep, Hama ve İdlib gibi şehirlerde enerji altyapısındaki zarar, toplamda 7,8 ile 9,4 milyar ABD doları arasında bir maliyet doğurmuştur. Elektrik kesintileri nedeniyle tarım ve su yönetimi de ciddi şekilde etkilenirken enerji krizi su kaynaklarının tedarikini de %40 oranında azaltmıştır.
Suriye’de bu denli enerji yıkımına ek olarak Yeni Gerçeklik öncesi durumda Suriye’nin toplam enerji kaynaklarının %70’i, su kaynaklarının %95’i ve tarım arazilerinin %50’sinin terör örgütü YPG kontrolüne geçmesi ise enerji kaynaklarının etkin kullanımını engellemiştir.
YENİLENEBİLİR ENERJİ POTANSİYELİ
Suriye’de enerji alanındaki bu yıkımı onarmak ve geleceğin Suriye’sinde enerji alanındaki dönüşümü gerçekleştirirken enerji alanındaki krizi yönetebilmek ve etkilerini hafifletebilmek için yenilenebilir enerjiden faydalanılması önem arz etmektedir. Ülkenin coğrafi ve iklimsel avantajları, bu enerji kaynaklarının daha verimli bir şekilde kullanılabilmesi için uygun bir zemin sunmakta ve önemli bir potansiyeli bünyesinde barındırmaktadır. Şu ana kadar yapılan çalışmalarda ise Suriye’nin güneş, rüzgâr ve biyogaz enerji potansiyeli ortaya konmaktadır. Bu kaynakların etkin kullanımı hem enerji krizini hafifletmek hem de çevresel sürdürülebilirliği sağlamak adına kritik öneme sahiptir.
Örneğin Suriye’nin yılda 300 gün güneş ışığı alan bir coğrafyada yer alamsı değerlendirildiğinde ülkenin güneş enerjisi potansiyeli avantajı olduğu ve bu alana yönelik yatırım yapılması amacıyla teşviki önem arz etmektedir. Suriye’nin yıllık rüzgâr enerjisi potansiyeli ise 490 TWh olduğu hesaplanmıştır. Bu değer, ülkenin mevcut elektrik tüketiminin çok üzerinde bir kapasite sunduğu için rüzgar enerjisi, Suriye’nin enerji krizindeki yaralarını sarmasında önemli bir kaynak niteliğine sahiptir. Bu alanlarda Türkiye’de hem kamu hem de özel sektör paydaşlarının ortak çalışmaları bu avantajın değerlendirilmesi ve potansiyelin kullanılmasını sağlayabilir.
SURİYE’DE YENİ BİR GELECEK VE TÜRKİYE…
Türkiye Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadeleri ile “Zalim rejime karşı savaşı kazanan Suriye halkının zaferi de kazanması ve başarılarını kalıcı hale getirmesi için gereken her türlü desteği verecektir.” Suriye’de enerji alanındaki stratejik fırsatlar ve yeniden yapılanma planları, ülkenin kalkınmasında kritik bir rol oynayacağı için bu alanda kamu ve özel Şirketlerimizin hazırlıklarını tamamlamaları ve Suriye’ye yönelik stratejilerini Ülkemizin stratejileri ile hizalamaları önem arz etmektedir. Suriye’nin yeni gerçekliğine dahil olurken ise kurumlarımız tarafından dikkate alınması gereken bir dizi faktör bulunmaktadır.
SURİYE’NİN ENERJİ POTANSİYELİ
Suriye, petrol ve doğalgaz rezervleri açısından Orta Doğu’nun dikkat çeken ülkelerinden biridir. Özellikle Deyrizor ve Haseke bölgelerinde yoğunlaşan petrol ve doğalgaz yatakları, yeniden işlenebilir hale geldiğinde uluslararası pazarlara büyük fırsatlar sunabilir. Bu durum, enerji iş birlikleri için önemli kapılar açarken Türkiye ve özel sektör açısından yeni yatırım alanları yaratabilir.
ENERJİ KORİDORU POTANSİYELİ
Stratejik konumu nedeniyle Suriye, Orta Doğu’daki enerji kaynaklarının Akdeniz’e taşınmasında kilit bir ülke olabilir. Ancak savaş nedeniyle uzun yıllardır değerlendirilemeyen bu potansiyel, yeni dönemde Türkiye ile istikrarlı ilişkiler kurularak yeniden ele alınabilir. Suriye’nin enerji koridoru olarak inşası, Türkiye’nin enerji ticaretindeki rolünü güçlendirebilir. Körfez ülkelerinden Avrupa’ya uzanacak doğalgaz boru hatları ve Akdeniz kıyılarında kurulabilecek LNG terminalleri, bölgesel enerji ticaretine ivme kazandırabilir.
YENİDEN İNŞA SÜRECİ VE TÜRK ŞİRKETLERİNİN KATKISI
Suriye’deki enerji altyapısı savaş nedeniyle büyük ölçüde zarar gördü. Elektrik üretim ve dağıtımından boru hattı inşasına kadar birçok alanda yeniden yapılanma ihtiyacı bulunmaktadır. Türkiye’nin coğrafi yakınlığı ve inşaat sektöründeki tecrübesi, bu alanda önemli avantajlar sağlamaktadır. Türk enerji şirketleri, modernizasyon ve inşa çalışmalarında aktif bir rol üstlenerek sürece katkıda bulunabilir.
SİYASİ VE DİPLOMATİK DENGELER
Yeniden inşa sürecinde karşılaşılan fırsatlar, Suriye ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilere bağlıdır. Yeni Suriye yönetiminin Türkiye ile iyi ilişkileri ve bölgede en önemli aktör konumundaki Türkiye’nin enerji politikaları bu sürece olumlu katkılar sunacaktır. Ancak Rusya ve ABD başta olmak üzere Çin, İsrail ve İran gibi aktörlerin her ne kadar bölgede etkinlikleri zayıflasa da bölge stratejilerinin Türkiye ile uyumsuzluğunun ve bölgedeki söz sahipliklerinin artması, Türkiye’nin Suriye’deki enerji sektörü başta olmak üzere birçok alandaki etkinliğine gölge düşmesi söz konusu olabilir. Bu nedenle bölgedeki durumu ve süreci en iyi okuyan Devletimizin stratejileri ile uyumlu hareket edilmesi önem arz etmekte olup diğer ülkelerin Suriye’de faaliyet gösteren veya gösterme niyetini açıklayan Şirketlerinin faaliyetlerine yönelik rekabet avantajının elde tutulması gerekir.
RİSKLER VE BELİRSİZLİKLER
Enerji sektöründeki fırsatların değerlendirilmesi önünde bazı riskler bulunmaktadır. Bölgedeki güvenlik sorunları, enerji altyapısının yeniden inşa edilmesini ve işletilmesini zorlaştırabilir. Ayrıca, Batı, Rusya, İran ve Çin gibi aktörlerle uluslararası rekabet yaşanması muhtemeldir. Suriye’nin merkezi yönetiminin enerji kaynaklarını ne ölçüde kontrol edebileceği ise ayrı bir belirsizlik kaynağıdır. Bu nedenle Suriye’deki tüm sürecin titizlikle takip edilmesi ve bölgedeki enerji yatırımlarında kısa ve orta vadeli fayda sağlayan önceliklerin dikkate alınması gerekebilir.
Sonuç olarak uzun süredir savaşa, kana ve gözyaşına doyan Suriye’de yaşanan umut verici yeni gerçeklik, siyasi ve sosyolojik olarak zaman içerisinde dengesini bulacaktır. Bu konular ile ilgili Devletimiz gerekli tüm araçları diplomatik ustalık ile kullanmakta ve sürecin bizatihi içerisinde önemli rol oynamaktadır. Tarih, tüm aksi propagandalara rağmen Türkiye'nin bu insanlık sınavını nasıl başarıyla verdiğini yazarken burada insan hayatının devamlılığı açısından Suriye’nin yeniden inşası ise bundan sonrası için en temel öncelik olacaktır.
Yeniden inşa sürecinde öncelikli alanlardan en önemlisi inşaat ve enerji altyapılarıdır. Kamu kurumlarımızın ve özel sektörde yer alan Şirketlerimizin ise üst düzey birikimleri ve kabiliyetleri ile Suriye’nin yeniden inşa sürecinde daha koordineli ve işbirliği içinde sürece dahil olması ve şimdiden planlarını ve kaynaklarını hazırlamaları önem arz etmektedir.
Gönder