Queen grubunun efsane gitaristi May, NASA için asteroidi haritaladı
1) -Okyanuslar suyunu nereden aldı?
-Atmosferimizdeki hava nereden geldi?
-Dünya’daki organik moleküllerin kaynağı nedir?
-Bunlar uzaydaki asteroitlerle mi geldi?
Yalnızca bu sorular bile insanın aklında şimşekler çakıyor?
İşte geçtiğimiz pazar günü, Dünya atmosferine giren uzay aracının içinde belki de bu soruların cevapları vardı.
NASA’nın Osiris-Rex kapsülü, içinde asteroitten aldığı örneklerle;
Ve saniyede 10 kilometre hızla gökyüzünden gelen bir meşale gibi dünyaya doğru iniyordu.
Uzaydan gelen yaklaşık 250 gram örnek.
Bennu isimli asteroitten alınmıştı.
Yani arkadaşlar;
Bizler dünyada bin bir çeşit şeyle meşgulken, yukarıda bir asteroit seçiliyor. Ve muazzam bir takvim hazırlanıyor.
Bennu, 500 metre büyüklüğünde bir asteroit. NASA, 2016’da Dünya’ya en yakın geçmesi beklenen bu asteroidi belirliyor ve Osiris-Rex sondasını fırlatıyor. Sondanın ulaşması 2 yıl sürüyor.
Osiris-Rex uzay aracı örnek kapsülünü 100 bin kilometre uzaklıktan bıraktı ve 4 saat sonra paraşütle Utah Çölü'ne indi. Alınan örnekler NASA'nın Houston'daki Johnson Uzay Merkezi'nde incelenecek.
Peki sonda nereye inmeli?
Nereden toprak örneği almalı?
Ya bir kayaya çarparsa! Yumuşak zeminden örnek alınmalı.
Bunun için de iki yıl süren bir haritalama süreci yaşanıyor.
Düşünebiliyor musunuz?
Asteroidin neresinden “toprak” örneği alınacağının belirlenmesi için de iki yıl daha haritalama yapılması gerekiyor.
2) O YERİ ROCK MÜZİĞİNİN EFSANE GİTARİSTİ BELİRLEDİ
Yüz binlerce kilometre uzaktaki bu haritalama, asteroitten alınacak örnek için hayati derecede önem taşıyordu. Peki asteroit üzerinde haritalamayı kimler yaptı? Şimdi dikkat!
O haritalamayı yapan kişi İngiliz rock grubu Queen’in gitaristi Dr. Brian May’di.
Evet çünkü;
Efsane gitarist May, astrofizikçi ve stereo görüntüleme konusunda uzman.
May ve ekip arkadaşı Claudia Manzoni, Bennu’daki olası alanların yerlerini belirlediler.
Brian May, BBC’ye şu demeci veriyor:
“Her zaman bilimin yanı sıra sanat da gerekir. Uzay gemisinin düşme ihtimalinin olup olmadığını ya da nihai olarak seçilen Nightingale adlı bölgenin hemen kenarında bulunan ‘kıyamet kayasına’ çarpıp çarpmayacağını bilmek için araziyi hissetmeniz gerekir. Böyle bir şey olsaydı felaket olurdu.”
NASA’nın yayınlarına bakıyorum.
Muazzam bir başarı. Ve müthiş bir ekip heyecanı.
3) AZOT TEMİZLİĞİ
Kapsülün getirdiği örnekler analiz edilmek üzere Teksas’taki Johnson Uzay Merkezi’ne götürülüyor.
Ve daha ilk anda azot yüklü bir salona alınıyor. Sürekli azot basılıyor.
Niye? Çünkü azot, Dünya dışı örneklere, Dünya’dan herhangi bir şeyin karışmasını önlüyor.
Arınma yani.
4) YAŞAM ASTROİTLERLE Mİ GELDİ
Tabii Bennu’dan alınan örnekler incelendikçe bir dizi bilimsel sonuca da ulaşılacak.
Sırasıyla gidersem;
-Projenin baş araştırmacısı Profesör Dante Lauretta: “Asteroit Bennu’dan alınan numuneyi incelediğimizde, gezegenimizden önce var olan malzemeye, hatta belki de Güneş sistemimizden önce var olan bazı taneciklere bakıyor olacağız” diyor.
İşte bu söz;
Biliminsanları arasında en yaygın teori olan; “Moleküller, elementler asteroitler ile gezegenimize geldi” görüşünü bir kez daha tetikliyor.
Bu bilimsel teoriye göre şu yorum yapılıyor: “Bennu muhtemelen minerallerine bağlı çok miktarda su içeriyor. Biliminsanları bu sudaki farklı hidrojen atomu türlerinin oranının Dünya okyanuslarındakine benzer olup olmadığına bakacaklar. Bazı uzmanlar, Dünya’nın, ilk dönemlerinde çok sıcak olduğu için suyunun çoğunu kaybettiğine, daha sonraki göktaşı yağmurlarının okyanusların hacminin genişlemesinde önemli rol oynadığına inanıyor. Bennu ile su eşleşmesi bulunursa (2 Hidrojen ve 1 Oksijen atomu - H2O) bu fikir desteklenmiş olacak.”
Evet arkadaşlar; Bennu asteroidinden alınan örnekler, şimdi büyük bir titizlikle inceleniyor.
İnceleme sonuçları büyük ihtimalle Dünya’nın sırlarıyla ilgili yeni teorilere neden olacaktır.
Su ve hava nasıl oluştu?
Amino asitler böyle mi geldi?
Dünya’ya çarpan asteroitler nelere yol açtı?
Her bir soru, mutlak başka soruları tetikleyecek çok önemli cevaplar gerektiriyor.
Kim bilir? Belki de Tanrı’yı anlamanın bir başka yolu bilimden geçecektir...
Ne garip; ABD’de mühendisler bir muazzam başarıyı daha gerçekleştirirken;
Aynı günlerde bizim TEKNOFEST’lerde gençliğin yükselen teknoloji enerjisini düşünüyorum.
Gençlerden gelen 1 milyonu aşkın projeyi düşünüyorum.
Ve inanıyorum ki, bir gün “TEKNOFEST atılımı”yla yükselen yeni nesil de buluşlarıyla, projeleriyle insanlığa büyük hizmetler yapacaktır...
NOT: Bu yazının hazırlanması sırasında NASA başta olmak üzere birçok açık kaynakla birlikte BBC Bilim Muhabiri, Jonathan Amos‘un çok keyifli yazılmış haberinden faydalandım.
VE BİR SORU: Madem teknoloji diyoruz, madem TEKNOFEST diyoruz. Öyleyse bizim de artık medya olarak bilim muhabirleri yetiştirmemiz gerekmiyor mu?
Gönder