1Ekim'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yeni döneminin başlamasının ardından yeni anayasa hazırlıkları hız kazandı. Türkiye'yi 41 yıllık darbe anayasasından kurtarmak için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kararlılık mesajı verirken, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'tan da açıklama geldi.
Kriter Dergisi'ne konuşan TBMM Başkanı Kurtulmuş, yeni anayasa çalışmalarına ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Türkiye yüzyılında yeni anayasa hazırlamanın TBMM'nin başlıca görevlerinden olduğunu söyleyen Kurtulmuş, yeni anayasaya ilişkin milletin devre dışı bırakıldığı anayasaya yönelik darbeler, aynı zamanda millete ve demokrasiye karşı işlenmiş apaçık suçlar olduğunu ifade etti.
"BU YÜKÜ MİLLETİMİZİN SIRTINDAN İNDİRMEYE KARARLIYIZ"
1982 Anayasası'nın sancılı ve kanlı bir dönemin sonucu olduğunu belirten Kurtulmuş, "Şartların olgunlaşması” beklenirken 5 bin civarında insan terör eylemlerince katledilmiş, ardından darbe sonrası cezaevlerinde yaşanan ağır işkenceler, akla hayale, insanlığa sığmayacak muameleler, göstermelik yargılamalarla halka ağır bedeller ödetilmiştir. Biz, 12 Eylül darbesinin bu ağır ve karanlık yükünü, yani 1982 Anayasasını, Cumhuriyetimizin 100. yaşında, TBMM olarak, milletimizin sırtından hep birlikte indirmeye kararlıyız." dedi.
TBMM Başkanı hedeflenen yeni anayasanın Türkiye'mizin temel kuruluş felsefesine, medeniyet değerlerine ve halkımızın güçlü ve güvenli bir gelecek inşa etme idealine yaraşır, vatandaş ve birey odaklı yeni bir anayasa olduğunun altını çizerek "Sivil, demokratik, kuşatıcı, özgürlükçü bir yeni anayasa olsun istiyoruz." şeklinde konuştu.
HEDEFLENEN YENİ ANAYASA BÖYLE OLACAK
Kurtulmuş, millet tarafından hazırlanan ruhunda milli irade bulunan, esasını milli egemenlik fikrinden alan, bir toplumsal sözleşme mahiyetinde, yeni bir anayasa amaçladıklarını belirterek şu ifadeleri kullandı;
Toplumun tüm kesimlerince benimsenebilecek, şeffaf ve katılımcı bir anayasa olmalı diyoruz. Hasılı; toplumun her kesimi için güvenceli, hak ve özgürlükleri teminat altına alan, coğrafi bütünlüğümüzü, siyasi birliğimizi koruyan, bağımsızlığımızı kurum ve kurallar düzeyinde güçlendiren, yeni bir anayasayı hedefliyoruz...
Bu noktada 28. dönem TBMM mensubu tüm milletvekillerimizle ahenk içinde gayretli bir çalışma ile Cumhuriyetimizin 100. yılına yaraşır ve darbe lekesiyle lekelenmemiş, yeni ve sivil bir anayasayı hazırlamak, boynumuzun borcudur. Bunu “Türkiye Yüzyılı”nın en önemli adımlarından birisi olarak, hep birlikte başaracağız!
İKİNCİ HEDEF İÇ TÜZÜK
TBMM Başkanı Kurtulmuş, Meclis'in 28. dönemde diğer bir hedefinin de yeni bir iç tüzük olduğunu belirterek "Milletvekillerinin ve Meclisin saygınlığını artıracak, yasama kalitesini iyileştirecek, farklı seslerin daha fazla ifade edilmesini sağlayacak, hızlı ve etkin bir çalışma imkanına zemin hazırlayacak yeni bir iç tüzük çalışması, yeni dönemde hayati bir sorumluluk olarak önümüzde duruyor." dedi.
İşte Kurtulmuş'un röportajından ilgili bölümler;
YENİ ANAYASA BİR FANTEZİ DEĞİLDİR
Ülkenin en önemli başlıklarından biri olan anayasa çalışmalarında bu dönem nasıl bir yol izlenecek? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her zaman liste başında tuttuğu sivil anayasa hedefi artık hayata geçirilecek mi? Yol haritası belirlendi mi?
Aslında yeni anayasa talebi yeni bir talep değildir. 1982 Anayasasının yürürlüğe girişinden itibaren seslendirilen sivil ve demokratik bir anayasa talebiyle toplumsal eleştiriye tabi tutulmuştur. Bugüne kadar 19 kez ve 184 ayrı konuda, değişikliğe zaten uğramıştır. Tüm bu tadilatlar, aslında toplumun ihtiyaç ve taleplerini karşılamak için gerçekleşmiştir, bununla beraber yeni ve sivil bir anayasa talebi ısrarla devam etmektedir.
Bir ülkenin siyasi topografyasını ve demokratik düzeyini belirleyen temel metinler; anayasa, meclis iç tüzüğü, seçim yasası ve siyasal partiler kanunudur. Kanun metinlerinin içerikleri ve kullandıkları dil elbette önemlidir ama esas olan o metinlerin ruhudur. Bu bağlamda 1982 Anayasası, 80 darbesinin tüm baskıcı ve karanlık ruhunu yansıtmaktadır. Mesela soruyorum size; “Devletin, milleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğü” ne demektir? Bu anayasa millet için değil midir? Öyleyse niçin şöyle olmasın: “Milletin, devleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğü”.
Anayasa tartışmaları doğru iklim, doğru zemin ve doğru yöntemlerle, TBMM öncülüğünde gerçekleşmelidir. 12 Eylül anayasasının ağır yükünden kurtulmak, gelecek nesillere karşı sorumluluğumuzdur, bir fantezi değildir.
Çerçeve oluşturup anayasa yapım süreci ile ilgili siyasal iklimin oluşmasını sağlamalıyız. Üniversiteler, sivil toplum örgütleri, meslek kuruluşları da bu süreçte katılım sağlamalıdır. Yeni ve sivil anayasa, 28. Dönem TBMM’nin, “Türkiye Yüzyılı” hedefi için temel sorumlulukların ve boynumuzun borucudur. Bu mesele, siyasi gündelik tartışmaların ötesinde, Türkiye gündemi olarak ele alınmalıdır. Yeni anayasa partilerin değil, milletin anayasası olarak geniş mutabakatlı bir toplum sözleşmesi mahiyetinde olmalıdır.
12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan, 15 Temmuz birbirinin devamı niteliğinde olan darbe ve kalkışmalardır. Millet iradesi değil, seçkinlerin iradesi devreye girmiştir, seçilmişler değil sivil ve askeri bürokrasi söz sahibi olmuştur. 15 Temmuz darbe ve işgal girişimindeki milli direniş, darbelere son vermiştir. Şimdi darbe geleneğine güç veren 12 Eylül anayasasından kurtulma vaktidir.
Yeni anayasanın özellikleri şunlar olmalıdır; ruhu, içeriği ve dili ile yeni bir anayasa… Milli iradenin, milli egemenliğin izdüşümü olarak sivil bir anayasa… Hak ve özgürlükleri teminat altına alan özgürlükçü bir anayasa… Tüm kesimlerce benimsenecek, kuşatıcı, katılımcı, çoğulcu bir anayasa… Medeniyet değerlerimize ve gelecek hedeflerimize uygun, birey odaklı bir anayasa…
DEMOKRASİLERDE UZLAŞI VE ORTAK ANLAYIŞ ESASTIR
Anayasa çalışmalarında partilerin aldığı tavır ve konuya bakış açıları önemli bir etken durumunda. TBMM Başkanı olarak siyasi partilerin nasıl bir tutum içinde olmalarını beklersiniz?
Meclis açış konuşmamızda altını çizerek belirtmiştim, 28. Dönem TBMM, çok sesli, çok sayıda partinin yer aldığı, demokratik temsil noktasında geniş bir milli çatıdır. Toplumun aynası olarak her bir vekilin varlığı, sesi, yönetsel katkısı, nefes alan bir demokrasimiz olduğunun en büyük delilidir.
Demokrasilerde, uzlaşı ve ortak anlayış esastır. Kişiler geçici, müesseseler ise devamlıdır. Her birimiz faniyiz, ama tüm çabamız devletimizin kıyamete kadar adalet ve selamet üzre bekasını sağlamaktır. Unutmayalım ki; millet varlığını devam ettirebilmenin ve demokratik müesseseleri ayakta tutabilmenin imkanı, ancak ipotek altına alınamayacak milli iradeyle gerçekleşir.
İnsan aslında sözleriyle ve hareketleriyle insandır. Milletvekilleri olarak her birimiz bu anlamda sözlerimize, hareketlerimize dikkat ederek ve milletin bize vermiş olduğu vekâlet sorumluluğunu gerçekten en iyi şekilde yerine getirerek, milletvekilliğinin itibarını artırmak sorumluluğundayız. Milletvekilliğinin itibarının artması, aynı zamanda Türkiye'de siyasetin itibarının da yükselmesi demektir. Her birimiz Meclisin mehabetini koruyacak, milli amaçlar peşinde gerektiğinde aynı idealde birleşecek, ama her halükarda yarışan ve çelişen fikirlerimizi milli amaçlar doğrultusunda bütünleştireceğiz. Yasama kalitesinin artmasını hedefliyorsak sürekli diyalog içinde olmamız gerekiyor.
"Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar" yani; hakikatin kıvılcımları fikirlerin çarpışmasından ortaya çıkar. Bu Meclisin hakikatin kıvılcımlarını oluşturacak ve karşılıklı olarak müzakerelerle en hayırlı sonuçları ortaya çıkaracak bir Meclis olmasını canı yürekten temenni ediyorum.
Yeni anayasa çalışmalarında da, önyargısız, yapıcı, kuşatıcı bir anlayışla güçlü bir diyalog zemininde sonuç alabileceğimizi ümit ediyorum.
"TÜM KESİMLERLE ÇALIŞMAYA HAZIRIZ"
2011 tecrübesini de dikkate alarak, Meclis Başkanlığının kurumsal olarak, nasıl bir kolaylaştırıcı rol üstleneceğini düşünüyorsunuz?
Bahsettiğiniz 24. Dönem TBMM Başkanımız Sayın Cemil Çiçek başkanlığında yürütülen anayasa uzlaşma komisyonu faaliyetleridir sanırım. O dönemde, 177 maddelik bir metin ortaya çıkmıştı. Bu metinden bir anayasa taslağı çıkartabilmek amacıyla 2. müzakerelere başlanmıştı. Hatta bazı maddeler için komisyon 3. müzakerelerdeydi. 48 maddede tam mutabakat sağlandığını, 129 maddedeyse siyasi partilerin çeşitli şerhleri olduğunu biliyoruz. Yeni anayasa çalışmaları çerçevesinde atılan adımları biliyor ve her bir çabayı, Türk demokrasisinin anlamlı birikimi olarak görüyoruz. Bunların her biri, Meclisimiz adına başkanlığımız adına önemli tecrübelerdir. Demokratlığa dair tecrübemiz, hür düşünceye olan saygımız, insan onurunu önceleyen siyasi bakışımız ve milli duruşumuzla, yeni anayasa çalışmalarında tüm farklı kesimlerle birlikte çalışmaya hazırız... İdeal bir anayasayı özetlemek gerekse, “devlet adaleti sağlamakla yükümlüdür” cümlesi yeterlidir ve bu yeni anayasanın ruhu olmalıdır.
"MECLİS'TEKİ TÜM PARTİLER İSTEMEKTEDİR"
Diğer taraftan her ne kadar değişiklikler yapılmış olsa da Meclis hala 1973 tarihli bir İç Tüzük ile faaliyet gösteriyor. Cumhurbaşkanlığı sistemiyle uyumlu ve TBMM’nin yasama kapasitesini güçlendirecek yeni bir iç tüzük hazırlanmasına ilişkin herhangi bir çalışma var mı?
28. Dönem TBMM’nin, ayrı bir önemi var, çünkü cumhuriyetimizin 100. yılının meclisiyiz ve bu Meclis ile Cumhuriyetimizin ikinci asrına geçeceğiz. Meclisin yasama kalitesini artıracak, çalışmasını kolaylaştıracak, verimini ve etkinliğini artıracak bir Meclis iç tüzüğü artık şarttır. Milletvekillerimizin ve Meclisimizin itibarını yükseltecek, Türk siyasetinin vitrini Meclis Genel Kurulu’nu gereksiz kısır tartışma ve kavgalardan kurtaracak, insani kurallar çerçevesinde bir çalışma sistemini hep birlikte kuracağımız bir iç tüzük olmasını isterim. Farklı seslerin daha çok işitilebileceği, komisyonların daha etkili çalışabileceği, milletimizin temsilini yüz akıyla gerçekleştirebilecek bir sistemi, öyle zannediyorum ki meclisteki tüm partiler de istemektedir.
"YENİ REFORMLARA AÇIK OLMAMIZ GEREKİYOR"
Sivil anayasa ihtiyacı diyoruz. Diğer tarafta da Cumhurbaşkanlığı sisteminin getirdiği pek çok yenilikler var. Yeni bir seçim dönemine de girerken sistemde iyileştirmelerin yapılması, gerekli düzenlemelerin çalışılması konusunda anayasal ya da yasal düzlemde ne gibi planlamalar yapılmalı?
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini en iyi şekilde uygulayarak hizmet odaklı kamu yönetimi ilkesini devam ettirmek istiyorsak, hatta bunun daha da mükemmelleşmesini istiyorsak, yeni reformlara açık olmamız gerekiyor. Güncel ihtiyaçlara cevap verecek bir yönetim, kuşkusuz milletimizin yararınadır. Milletimiz tarafından benimsenmiş hükümet sisteminin uygulamaları çok yönlü olarak değerlendirilerek, vatandaşlarımızın kamu hizmetleriyle buluşmasını geciktiren veya engelleyen noktalar aslında tespit edilmişti. Siyasette amacımız hizmettir, hizmet odaklı siyasette bürokratik mekanizmalar içerisindeki bazı hantallıklar veya verimi azaltan faktörler gözden geçirilmelidir. Reformların yürütme ve idarenin verimliliğini arttırması temel ölçütlerimizdendir, keza; TBMM sahip olduğu araçları daha etkin şekilde kullanabilmelidir, çoğulcu demokrasinin güçlendirilmesi de reformların temel esaslarındandır.
Toplumda sıkça dile getirilen ve toplumsal rızanın kazanılmasında önemli bir yer tutan “liyakatin”, kamu yönetiminin her kademesinde etkin olmasını sağlamak, güçlü bir devlet yapısının temel şartlarındandır.
Yasama ve yürütme arasındaki diyaloğun daha güçlü bir hale getirilmesi, demokrasileri geliştirmek için zorunludur. Bu durum, sistemi daha kullanışlı ve etkin hale getirmek için de gereklidir. Bu dönemde, bunu sağlayacak mekanizmaların geliştirileceğini ümit ediyorum. Mesela; yürütme temsilcileri ilgili meclis komisyonlarına giderek, Meclisi rutin olarak bilgilendirebilirler, komisyondaki vekillerle görüş alışverişi yapabilirler. Diyalog, esneklik, çoğulculuk, etkinlik ve verimlilik bağlamında yapılacak reformlar var elbette.
Gönder