adscode
adscode

Yeni bin yılın Selahaddini

Sayın Erdoğanın ve AK Partinin iktidara geldiği 2002 yılı şartları malum her bakımdan bitmiş tükenmiş ekonomik yönden duvara toslamış ve darmadağın olmuş bir Türkiyeyi devraldılar

Bu durum, bir yerde Sayın Erdoğan’ın şanssızlığı veya şansıydı; nasıl değerlendirirseniz değerlendirin. Zira İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı da aynı olumsuz şartlarda devralmıştı.

Havası solunamayan, suları akmayan, yolları çamur deryası ve çöp dağları oluşmuş hayalet bir şehirdi İstanbul. Oluşturulan ekibin hummalı çalışması ile İstanbul, kısa sürede derlenip toparlandı.

Aynı gayret, bu kez de merkezi idarede gösterildi ve yerlerde sürünen Türkiye ayağa kaldırıldı.

Bu süre zarfında Sayın Erdoğan ve AK Parti 15 ayrı seçime girdi ve hepsinde açık ara kazandı. Onu ve ekibini bu denli uzun süre, tek başına iktidarda tutan ve halen daha tutmaya devam eden olgu; aşkla ve yorulmaksızın çalışmaları, milletin, yıllara sâri kangrenleşmiş problemlerini çözmeleri, Türkiye’yi ‘uydu-edilgen’ konumdan alıp ‘belirleyen’ konuma çıkarmaları ve umut olmalarını sürdürmeleridir.

Türkiye’nin bu denli göz kamaştırıcı kalkınması, bunun sonucunda da başına buyruk ve bağımsız (sözde değil, özde bağımsız!) bir devlet haline gelmesi; Türkiye’yi parantez içinde tutmaya ve istedikleri gibi yönlendirmeye (süründürmeye) alışmış Batılı emperyalist ülkeleri çıldırttı.

Çıldıran ülkelerin başında, 1940’lı yıllardan beri Türkiye’yi arka bahçesi olarak gören ABD gelmektedir.

Başta ABD olmak üzere, tüm emperyalist ülkelerin tek dertleri Sayın Erdoğan’dan kurtulmaktır! Zira Batılı emperyalistlere göre, Sayın Erdoğan yeni bin yılın Selahaddin-i Eyyubi’sidir.

Vaktiyle de tüm Haçlılar toplanmış, Kudüs’e akın etmişti; Selahaddin’in onları durdurduğu gibi, bugün de Sayın Erdoğan tüm Haçlı âleminin uykularını kaçırıyor, çanlarına ot tıkıyor.

Sayın Erdoğan, BM Genel Kurulu’nda tüm emperyalistlerin gözlerinin içine bakarak; ‘Dünya beşten büyüktür!’ diye haykırarak, mevcut statükoya (Emperyalizme) başkaldıran yegâne dünya lideridir.

Sayın Erdoğan, bu haykırışını lafta bırakmamış; eylemde de (Libya’da, Suriye’de, Kuzey Irak’ta, Azerbaycan’da, Doğu Akdeniz’de ve Afrika’nın mazlum ülkelerinde) göstererek, tüm emperyalistlerin gözlerini fal taşı gibi açmış, uykularını kaçırmıştır.

Onlara göre; Yeni Bin Yılın Selahaddin’i ne pahasına olursa olsun durdurulmalıdır.

Buraya kadar her şeyi anlayabilmemiz mümkün lakin bundan sonrasını yani, bunlarla iş tutan, bunların yönlendirmesiyle hareket eden içimizdeki işbirlikçileri anlamamız mümkün değildir.

Bunlara ne oluyor?

Türkiye’nin kalkınması ve emperyalizme meydan okuması, neden bunları korkutuyor ve bu durum, neden kendilerini düşmanın safına itiyor?

Ülkeleri ve milletleri adına, Erdoğan’la ve yaptıklarıyla övüneceklerine; Türkiye düşmanlarıyla aynı safta yer alıp el birliği ile ‘Selahaddin’i durdurmaya kalkıyorlar.

Birisi, İHA’lara, SİHA’lara dokunacaklarını, bir diğeri, ‘SİHA’ların Jitem olduğunu’, bir başkası da ‘SİHA’ların ve Kızılelma’nın yer aldığı Teknofest’in sergilendiği Atatürk Havalimanı arazisini ABD’li havacılık şirketine vereceğini’ utanmadan dillendirebiliyor.

Bunlardan biri, ayrıca, Anayasa’dan Türk kelimesini çıkarmayı teklif edebiliyor.

Pir-i fani olan sözde maneviyatçısı da, milli ve manevi kalkınmayı; tek başına iktidarda olduğu uzun yıllar boyunca dinin ve maneviyatın tahripçisi olarak ünlenmiş CHP ile birlikte gerçekleştireceklerini ileri sürebiliyor.

Bunların içinde, en zavallısı ise, cumhurbaşkanına manda yoğurdunu lüks, israf ve fazla görecek kadar çukurlaşabiliyor.

‘PKK’nın bizleri tükürüğüyle boğacağı’ hezeyanını dillendirecek kadar izan ve idrakten yoksunlar güruhu da; Yeni Bin Yılın Selahaddin’inin karşısında hizalanarak, Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekliyor.

Milletse, otuz iki dişini sıkarak, ibretle bu manzarayı seyrederken, sabırsızlıkla, önüne konulacak sandığı bekliyor!

İlk Yorumu Siz Yapın

Gönder