Türkiye’deki politik cepheleşmenin ana eksenleri genelde şu konular oluyor:
Seküler / muhafazakar, milli / gayri milli, PKK’ya laf edenler / PKK’ya laf edemeyenler türü konular oldu, sağ / sol falan...
*
Bu tür cepheleşmeler, bu zamana kadar genelde AK Parti’ye yaradı hep.
*
Şimdi önümüzde yerel seçim var.
Peki yerel seçimde politik cepheleşme, yine AK Parti’ye yarayacak mı?
*
Hiç emin değilim.
Cepheleşmenin önümüzdeki yerel seçimde AK Parti’ye yaramayacağını düşünüyorum.
Özellikle İstanbul ve Ankara seçiminde.
*
İstanbul ve Ankara’da AK Parti’nin cepheleşmeyi körüklememesi gerekiyor.
*
Gerekçelerim şunlar:
*
- Çünkü cepheleşme, karşı tarafın adayının hizmet noksanlarının görünmesini engelleyecektir.
*
- Çünkü cepheleşme, AK Parti’nin hizmet açısından avantajını gölgeleyecektir.
*
- Çünkü cepheleşme, muhalif seçmenin birleşip bütünleşmesine yol açacaktır.
*
- Çünkü cepheleşme, tavanda birleşemeyen muhalefet partilerinin tabanda birleşmelerine neden olacaktır.
*
- Çünkü cepheleşme, “şehre en iyi kim hizmet eder” sorusunun sorulmasına engel olacaktır.
HİÇ ISINAMADIĞIM TATLAR
-ARABAŞI: Çorba eşliğinde hamur yutmak prensibine dayalı bir olgu. Bizim Yozgat’ta çok aşığı vardır bunun. Sevenleri beni bağışlasın ama kendisiyle müşerref olduğum ilk andan itibaren şiddetle yadırgadım ve yadırgamaya devam ediyorum.
-KÜRT BÖREĞİ: Hayattaki temel düsturlarımdan biri şudur: Bir şeyin üzerine şeker dökülüyorsa ondan uzak duracaksın. İşte bu düsturdan hareketle Kürt böreği adı verilen olguya bir türlü ısınamamışımdır. Fakat adını çok severim. Orası ayrı.
-BOYOZ: Sabahları boyoz yiyen İzmirli arkadaşlarıma özenip alabildiğine iyi niyetle yaklaştım kendisine. Hemen burun kıvırmadım. Çok şans tanıdım. Fakat hayır. Olmadı. Olmayınca olmuyordur diyerek bıraktım peşini.
-İZMİR BOMBASI: Tatlı kurabiyenin içini Nutella’yla doldurmuşlar, adını da bomba koymuşlar. Ben ki tatlıyı severim benim için bile fazla tatlı bir şey bu. İç bayacak kadar tatlı. Bir ısırıktan sonrasına gidemeyecek kadar tatlı.
METİN UCA
Merhum Hıncal Uluç’un sofrasında bir araya gelmişliğimiz vardır Metin Uca’yla.
*
O sofrada muzipçe ve biraz da acımasızca takılırdım kendisine.
“Hadi bize biraz politik şaka yap Metin Uca” falan diyerek.
Hiç kızmaz, zerre kadar bozulmaz, çok şahane bir gülümsemeyle geçiştirirdi bu gaddarlığı.
*
Metin Uca, hep bu olgun tutumuyla hafızamda kalacak.
HABERMAS O KADAR DA BÜYÜK ADAM DEĞİLMİŞ
Habermas öyle büyük bir düşünür olarak yer etmiş ki zihnimde...
Adı geçtiğinde ayağa kalkar, ceketimi ilikler, gözlüğümü yoklar, saygı duruşuna geçerdim.
*
94 yaşındaki Alman siyaset düşünürünün İsrail yanlısı bildiriye imza koyduğunu görünce...
“Habermas o kadar da büyük adam değilmiş” dedim.
*
Koca filozofun altına imza attığı bildiride hassas olunan tek bir şey var:
İsrail.
Katledilen kundaktaki bebeklere, bombalanan hastanelere, yerle bir edilen evlere, ablukaya alınan yüz binlere hiç ama hiç değinilmiyor.
Tek harf bile yok bunlara dair.
*
Habermas bitmiştir benim için.
Artık Habermas’ın adı geçtiğinde...
Ayağımı daha da uzatacağım, elim cebimde olacak, hafiften ıslık çalacağım, saygısızlık duruşu yerine geçecek duruşların tümüne imza atacağım.
ARTIK ŞÖYLE YAPSAK
-Ölüm gelince tüm tartışmaları bitirsek.
*
- “Yakılmak istemek” üzerinden bir tartışma yürütmeyi gereksiz bulsak.
*
- Ölen kişinin iyi taraflarını hatırlasak. Bulamıyorsak sussak.
*
- Politik kutuplaşmayı ölümler üzerinden sürdürmesek.
*
- Ölen kişinin kendini savunamayacağı gerçeğini hiç aklımızdan çıkarmasak.
*
- “Bizim ölümüz / Sizin ölünüz” ayrımı yapmasak.
“BİHTER”İ İZLERKEN MIRILDANDIKLARIM
-HALİT Ziya Bey, iyi ki bu filmi görmeyecek.
- Karakterlerin isimlerini Firdevs, Bihter, Peyker yapınca olacağını zannetmişler.
- Farah Zeynep çok hızlı konuşuyor, çok hareket ediyor. Yoruldum valla.
- Bu bir parodi mi acaba? Öyleyse bile kötü.
- Matmazel’in aksanı... Aşırı komik. Aşırı acıklı. Ortası yok.
- Bana hayatımdan çalınan iki saati kim geri verecek? Aloooo!
BAHSE GİRERİM AMA YEMİN ETMEM
- Netanyahu’nun politik sıkışmışlıktan kurtulduğu için 7 Ekim saldırılarını nimet olarak gördüğüne bahse girerim ama yemin etmem.
*
- Dilan Polat’ın görgüsüz, küstah ve şımarık paylaşımlar yaptığı için deli gibi pişman olduğuna bahse girerim ama yemin etmem.
*
- Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Benim birinci turda çekilmem gerekirdi” diye gece gündüz sayıkladığına bahse girerim ama yemin etmem.
*
- Koronaya yakalanan Haluk Bilginer’in “Gecikmeli Ankara treni gibi gecikmeli koronaya yakalandık” diye içinden geçirdiğine bahse girerim ama yemin etmem.
OLMADI ÖZGÜR BEY
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, CHP’ye dönmek istiyor.
Bunu söyledi.
*
CHP lideri Özgür Özel bu konuda şöyle bir şey söylemiş:
*
“Tanju Özcan başvurusunu yaptı. Ben yine de sayın genel başkanımı telefonla arayıp sorarım.”
*
Kemal Kılıçdaroğlu’na soracakmış Tanju Özcan’ı partiye alıp almamayı.
*
Özgür Özel’in eski genel başkana saygı göstermek istemesi güzel bir şey ama bu kadar saygı da çok ama çok fazla.
Saygı göstereceğim diye inisiyatifi eski genel başkana bırakmak...
Ne bileyim... Bana pek olmamış gibi geldi.
Gönder