Genç bir kadın, seyahat ettiği şehirlerarası otobüsün kısa süreli durmasını fırsat bilerek araçtan iniyor, çimlerin üzerinde sadece birkaç dakikada akşam namazını kılıyor ve otobüsteki koltuğuna dönüyor. Otobüsü beklettiği gerekçesiyle muavinin ve bazı yolcuların sözlü saldırısına maruz kalıyor. Sosyal medyada yaşadıklarını anlatıyor, muavinden ve otobüs firmasından şikâyetçi oluyor.
Olay tam böyle mi yaşanmıştır? Anlatılanlar gerçek midir yoksa kurgu mudur? Sosyal medyada etkileşim alabilmek için uydurulmuş bir hikâye midir? Burası mühim değil. Bu kısmını geçelim.
Genç kadın hadiseyi anlattıktan sonra sosyal medyada linç başlıyor. Aman Allah’ım! Neler neler. Yok şov yapıyormuş, yok seferi olduğu için namazı kazaya bırakabilirmiş (!), yok Allah’a borcunu ödemiş ama yolcuları bekleterek kul hakkına girmiş ki bu daha fenaymış… Kızcağıza cinsel saldırıda bulunanlardan “Namaz terörü” tanımlamasını kullanana
kadar bin bir çeşit deneat, cehalet, alçaklık, edepsizlik…
Sosyal medyadaki bu cehaleti, gözü dönmüşlüğü, bu edepsizliği de bir kenara koyalım. Elin ağzı torba değil, büzemiyoruz. Okuma-yazma bilen herkes bir fikir sahibi olduğunu zannederek sosyal medyada aklına geleni yazıyor. Buna da alıştık.
Bunu da geçelim.
Ben şuna takıldım: 3 gün boyunca devam eden linç operasyonunda çok yaygın şekilde “yine mi mağdursunuz?”, “yine mi mağduriyet edebiyatı”, “bir bitmedi şu mağduriyetiniz” ifadeleri sıkça kullanılıyor. Burada bir duralım ve tane tane izah etmeye çalışalım:
Bunu en azından ilkokulda öğrenmiş olmanız gerekir.
diyerek bizi baskılamaya, üzerimizde mahalle baskısı oluşturmaya gayret etmeyin.
Evet mağduruz. Cehaletinizle ve kötülüğünüzle en temel haklarımıza göz dikmeyi sürdürdüğünüz müddetçe hep mağduruz. Mağduriyetlerimizi en güçlü şekilde dile getirmeyi sürdüreceğiz. Size, bize sokakta, caddede, otobüste, dolmuşta, uçakta, işyerinde, her yerde saygı duymayı öğretene kadar bu mağduriyet edebiyatımız böyle devam edip gidecek. Üstelik biz sizin gibi ikiyüzlü de değiliz. Sadece kendimizin değil, herkesin mağduriyetini gidermek için mücadele ediyoruz ve bu samimiyetimizi de koruyacağız.
Biz sizin kadar bu ülkenin asli sahipleriyiz. Biz bu toprakların öz evladıyız. Biz gerçeğiz. Bizi kabullenmek zorundasınız. O ellerinizi de, dillerinizi de bizim yaşam tarzımızdan çekecekseniz. Çekmediğiniz her an, o ellerinizi de dillerinizi de bütün seçimleri rahatlıkla kazanarak, hukuk çerçevesinde pek fena acıtacağız. Evet mağduruz. Mağduriyetimizden
korkmanızı tavsiye ederiz.
Gönder