İster inanın ister inanmayın geçen perşembe günü, dönemimizin en dinamik anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ile Cumhuriyet TV için yaptığımız, montajdan sonra ancak izleyebileceğiniz söyleşimizin de konusu, yakın tarihimizde en çok sil baştan tartışacağımız anayasamızdı.. Nedeni çok çıplak: Saray, tek adam rejimi, dünyada bir benzeri olmayan, sınırsız yetkilerle donatılmış, kendilerinin düzenlettikleri, üstüne üstlük referandumla onaylattıkları, 16 Nisan 2017 tarihli ucube anayasaları ile bile kendilerini güvende görmedikleri ya da kamuoyunu oyalamak kastıyla, ısıtıp ısıtıp gündemimize taşıyıveriyorlar.
Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan, arkasından Devlet Bahçeli, arkalarından yandaşlar korosu, ille de yeni anayasa değişikliği tezi ile kamuoyuna çıktıklarından, Kaboğlu hocamız, sıkıştırılmış bir program içinde, bizim söyleşimize katıldıktan sonra uçağa yetişip Cumhuriyetin 100. yıldönümü etkinlikleri kapsamında yapılacak bir dizi anayasamız üzerinden tartışma için yola çıktı..
2002’den sonra yaşanmaya başlanan ülkemizin dönemler üzerinden kılık değiştirmiş gibi görünen, gerçeğinde hepsi birden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yönetimi sorumluluğunda yaşanmışlıklardan sonra, ülkemizin bilinen en uzun süreli sivil otoriterleşmesinden sonra, iktidarlarının yetki, sorumlulukları içinde yaşanmış ortaklıklar ittifaklarında çuvallandıkça, şeklen eski ortaklar düşman, karşı darbeci ilan edilerek, en etkin mağduriyetler, dış odaklı darbeler suçlamalarında iktidarları için taze kan üretildi.
Halkımız sokaklarda direnince, dünyanın evrensel emperyal iktidar savaşlarının da katkılarıyla, sokaklarımızda direnenlerin kanı akıtılmış olarak da başarısızlıkla sonuçlanan operasyondaki siyasetimizin, ana muhalefet de içinde çok partili gerçek direnenleri Erdoğan liderliğince yok sayılmış olsa da.. Kendi onaylattıkları sınırsız anayasal yetkiler üzerine yeni anayasa tartışmaları neyin nesi?
1966’dan günümüze uzanan süreçlerin tümünde birden, askeri darbeler anayasalarının getirdikleri ağır hak gaspları, yasaklar bir yana, gerçeğinde sivil otoriter iktidarların icraatları içinde donatılmış yasakların üstünlüğünde oluşturulmuş paketlerin sonuçları çok daha ağır, ürkütücü. Sözün özü hepimizin yaşamını giderek katlanılmaz kayıplara uğratan asıl sivil iktidarlar eliyle gerçekleştirilen uygulamaların eseri yasaklar, çok daha çarpıcı, acı çektirici. Neler olup bittiğinin, bizleri ne kadar etkilemekte olduklarını, bizlerin de kendi yaşamımız adına anayasa tartışmalarının içinde bilgi sahibi olmak zorunda kalışımızı öğrenmek zorunluluğumuz var.
İşte tam da bu nedenle, Cumhuriyetimizin yüzüncü yılı etkinlikleri kapsamında, ülkemizin çok yaygın kent merkezlerinde, yeniden yapılan anayasa tartışmalarının bizler için giderek yaşamsallaşan sonuçları söz konusu. Toplumsal sorumlulukları olan örgütlenmelerimiz kaçınılmaz, bizim yaşamımız için anayasal gerçekliklerin önemini kavramış olarak, güvendikleri hukukçulardan, Kaboğlu Hocamız da içinde olmak üzere yararlanmanın çırpınışları içindeler. Bu ülkenin insanları olarak bizler de gerçeklere uyanmak zorundayız..
Kaboğlu Hocamız, deneyim kazanmış, bilimsel gerçekleri halkımız için anlaşılır kılmayı başarmış yaklaşımlarıyla, ülkemizde padişahlarımızın hiçbiri için geçerli olmayan yetkilerin, bugünkü Saray rejiminde nasıl var edildiğini ayrıntılarıyla, çok yalın, anlaşılır kılabiliyor. En ürkütücü boyutlarıyla, Fatih Sultan Mehmet’ten başlayın, çok sevildiği duyurulan Abdülhamit, Vahdettin de içlerinde, hiçbiri tartışılmaz bilinen yetkilerini, hükümetleri, meclisleri olmaksızın kullanmaya kalkışmamışlar. Saray’daki iktidar erkimizin kulanmaya tenezzül ettiği bir hükümeti, meclisi bile gündemimizde yok. Kararnamelerle yönetimden hiç vazgeçilemiyor..
Gönder