“Bu arada Türkiye’de Erdoğan’ın seçimi kazandığı yolundaki koroya, bir katılım da İngiltere’den, geçmiş yıllarda AK Parti iktidarı tarafından ağır biçimde suçlanmış olan The Economist dergisinden geldi.
Dergi, Türkiye seçimleri ile ilgili analizinde, Erdoğan’ın kazanacağını iddia etti.
Bu öngörünün iktidar kanadında memnuniyetle karşılandığından eminim.
Ama aynı dergi kazanacak tarafın Kılıçdaroğlu olduğunu yazmış olsaydı, bugün Kılıçdaroğlu hakkında iktidar tarafından neler yazılır, neler söylenirdi, onu da sizin takdirinize ya da tahmininize bırakıyorum.”
Bu konudaki merakımız çok da uzun sürmedi.
Yaptığı analizin, aslında iktidarın aleyhine olduğunu anlayan dergi editörleri bu hafta durumu toparlamak için, geçen haftaki analizlerinin tam tersini yazarak bu kez de muhalefetin önde olduğunu duyurdular.
Ve tabii anında benim sorum da yanıt bulmuş oldu.
Erdoğan kazanacak dediği zaman hiçbir eleştiriye maruz kalmayan dergi, Erdoğan kaybedecek dediği anda bir anda miting meydanlarında “dış güçler” söyleminin sembolü oldu, iktidar yanlısı yorumcular ekrana derginin kapağını getirerek, “İşte Türkiye üzerine oynanan oyunlar” demeye başladılar.
Hiç kimse “Yahu bu adamlar bir hafta önce Erdoğancı idi" de demedi.
Peki bunda şaşırtıcı bir şey var mı!
Elbette ki, yok!
En azından benim için yok.
Çünkü bundan tam 10 yıl önce, Başbakan Erdoğan gözlerimin içine bakarak “İçki içen herkes alkoliktir” dediği zaman ben de kendisine “Ama içki içip size oy verenler de var” demiştim.
O da hiç tereddütsüz “Onlar hariç. Onlar alkolik değil” demişti.
Mantık bu olunca hayat çok kolay.
Bir yabancı yayın ya da devlet Erdoğan’ı destekliyorsa Türkiye üzerine bir operasyon ya da dış güç değildir.
Ama Erdoğan’ı desteklemediği anda aynı yayın, kişi veya devlet "Bu Türkiye üzerine yapılan bir operasyon" ve bunu yapan da “dış güç"tür.
Yeter ki arkanızda bu mantığı destekleyen milyonlar olsun!
Gönder