Türkiye, yaptığı birbirinden stratejik hamlelerle dünya gündemini belirlemeye devam ediyor. Yeni yüzyıla dair belirsizlik ortamının iyice yoğunlaştığı bu kritik dönemde gelecek çağ stratejisini “Türkiye Yüzyılı” olarak belirlemenin rahatlığı ve özgüveniyle yapıyor bunu. Mavi vatanda, sınır güvenliğinde, enerji adımlarında, terör tehdidinde, barış umudunu canlı tutmada, mazlum coğrafyaların haklarına sahip çıkmada, her koşulda zulmün karşısında ve hakkın yanında durmada sergilediği net tavırlarla gerçekleştiriyor bunu.
Dünya, insanlığın en sıkıntılı anlarında renk, dil, din ve ırk ayrımı gözetmeksizin tepeden tırnağa merhamet elbisesine bürünen Türkiye’yi hayranlıkla izlemeye devam ediyor. Vicdan sahibi herkes, dünyayı sömürenleri gözlerinin içine bakarak tek tek ifşa edip kıtalar arası adalet özlemini bayraklaştıran ve savaşlara karşı çıkarak terörün her çeşidine itiraz eden Türkiye’yi ayakta alkışlıyor.
Türkiye bu adımları mensup olduğu kültür ve medeniyetinden tevarüs ettiği ilhamlar ile köklü tarihinden aldığı cesaretle atıyor. Tam bağımsız olarak ve daha güçlü bir şekilde geleceğe yürüyebilmek adına yapıyor bunu. Milli çıkarlarını koruyup kollamak ve gelecek kuşaklara daha sorunsuz ve daha müreffeh bir ülke bırakabilmek için sıvıyor kollarını. Dünyanın daha yaşanabilir ve daha adil olabilmesi adına koyuluyor bu yoğun çabaya. Ne var ki bu durum birilerinin fena halde uykularını kaçırmakla kalmıyor aynı zamanda akıl ve ruh dengelerini de altüst ediyor. Bunun neticesinde bu çevreler skandal çağrılarla çıkıyorlar ortaya ve Türkiye’nin attığı bu adımlara dair hazımsızlıklarını bütün çıplaklığıyla dile getiriyorlar.
ABD’li dergiden “Türkiye'yi karantinaya alın” çağrısı.
Bu skandal çağrı, Amerika Birleşik Devletleri’nde yayın yapan Washington Examiner adlı dergide Michael Rubin imzasıyla yayınlanan yazının başlığı. Son dönemde Türkiye’nin NATO ve G20 zirvesinde attığı stratejik adımlarla Rusya Ukrayna arasında cereyan eden savaştaki barışa yönelik samimi çağrı ve girişimlerini çıkar sağlamaya yönelik hamleler olarak yorumlayan bu yazı, her halükârda Türkiye’nin güvenilmez bir ülke olduğunu belirttikten sonra Batı’ya şu skandal çağrıda bulunuyor;
“Belki bir gün gelecek Türkiye'nin yönü değişecek ve küresel ekonomi ile enerji altyapısına daha iyi entegre olabilecektir. Ama o gün gelinceye kadar Batı için en iyi strateji Türkiye'yi karantinaya almaktır.”
Bu çevreleri en çok rahatsız eden söylem, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi hesaba katmayan hiçbir ticaret yoluyla enerji koridorunun başarıya ulaşma şansı olmadığına yönelik haklı ve gerçekçi söylemidir. Bu söz hem coğrafi hem de reel bir zorunluluğa işaret etmenin yanında Türkiye’yi dünyanın en kilit ülkelerinden biri konumuna yükseltiyor. İşte böyle bir durumda bu çevrelerin hem uykularının kaçıyor olması hem de hazımsızlıklarının depreşmesi gayet normaldir.
Fransız dergiden “Erdoğan’ın zafer yürüyüşünü kim durduracak?” sorusu.
Fransa’da yayın hayatını sürdüren Le Point dergisi, okuyucularının karşısına Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan skandal bir başlıkla çıktı ve onlara “Erdoğan’ın zafer yürüyüşünü kim durduracak?” diye sordu. Ankara'nın bölgesini yeniden şekillendirme hususunda stratejik hamleler yapmaya devam ettiğini belirten Le Point, Türkiye'nin Kafkasya'dan Kıbrıs'a, Libya'dan Balkanlar'a kadar kral piyonlarını büyük bir başarıyla ilerlettiğine dikkat çekti. Türkiye Cumhuriyeti'nin 100'üncü yılında Recep Tayyip Erdoğan'ın kutlayacak çok şeyinin olacağını dile getiren Fransız dergi, Türkiye'nin kısa sürede tamamen bağımsız ve etkili bir aktör" olacağını belirterek skandal bir sual sordu;
-Erdoğan’ın zafer yürüyüşünü kim durduracak?
Başta Fransa Cumhurbaşkanı Macron olmak üzere Fransız basın organları, Türkiye’nin Karabağ’daki Ermeni işgalinin tamamen son bulmasına yönelik Azerbaycan’ın attığı haklı ve cesur adımlara destek vermesinden son derece rahatsızlık duyuyorlar. Bu yüzden her fırsatta suyu bulandırıp Azerbaycan’ı suçlamaya ve Ermenileri cesaretlendirmeye devam ediyorlar. Onlar biliyor ki Ermenilerin işgal ettiği topraklardan tamamen çekilmesi Türkiye ile Türk dünyasını birbirinden koparan suni hançerin kırılıp parçalanması demektir. Bu yapay hançer ortadan kalkınca ise Türkiye’nin kolları kardeşleriyle kucaklaşmak için olabildiğince uzayacak ve Fransa’nın tarihi hayallerinden biri daha suya düşecektir. O yüzden uykuları kaçıp akıl ve ruh dengesini yitiriyor ve böyle skandal başlıklar atarak çirkin emellerini ifşa ediyorlar.
Görünen o ki Türkiye dış politikada tam bağımsızlık yolunda böyle güçlü adımlar atmaya devam ettikçe birilerinin uykuları kaçmaya, hazımsızlıkları artmaya ve akıl dengeleri şaşmaya devam edecek. Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın dediği gibi; Mevla görelim neyler / Neylerse güzel eyler.
Kalın sağlıcakla efendim.
Gönder