Sabah saat 11.00 civarı.
Köyün dar sokaklarında arabayla dolanırken nihayet aradığım yeri buluyorum: Hayat Kozlu.
Bir köy kafesi burası. Daha içeri girer girmez “Oo hoş geldiniz” diyerek karşılanıyorum.
Meğer İstanbul’daki mahalle komşularım da buradaymış! İstanbul’da hiç karşılaşmayıp köyde karşılaşmamız hayatın bir işareti mi?
Masalarına bakıyorum; börekler, yumurtalar, domatesli tabaklarla donatılmış.
Hepsi nefis görünüyor.
Derken Aylin ve Mukaddes’le tanışıyorum.
Hayat Kozlu, biri şehirli diğeri köylü bu iki kadının eseri.
Daha doğrusu güç birliği.“Tatlıları ben yapıyorum” diyor Aylin Yurdakul, “Mukaddes de hamur işlerinden sorumlu.”
“Peki yollarınız nasıl kesişti” diye soruyorum.
Anlatmaya başlıyor Aylin.Hikâyesi “Nereden nereye?” dedirten türden...
Aylin, üniversiteden itibaren uzun yıllar yurtdışında yaşamış.
En çok da kozmetik sektöründe çalıştığı Londra’da bulunmuş.
İngiliz eşiyle ortak hayalleri bir gün Kaz Dağları’nın eteklerinde bir evleri olmasıymış.
Bu hayal için Kozlu’nun dışında bir arazi bulup ev de yaptırmışlar.
Ama hayat işte, bir süre sonra eşiyle yollarını ayırmış Aylin.
Pandemi sırasında ise tamamen buradaki evde yaşamaya karar vermiş.
Hikâyenin devamını şöyle anlatıyor Aylin:
“Hayat Kozlu’nun şu anda bulunduğu yer eskiden köy kahvesiydi.
Muhtar köy kahvesini başka bir yere taşıyınca burası uzun süre boş kaldı.
Köye her geldiğimde buradan ne güzel kafe olur diye düşünüp duruyordum, sonunda oldu”.
Kafeye eski muhtarın eşi Mukaddes’i de ortak yapmış Aylin ve sonuçta ortaya Hayat Kozlu çıkmış.
İlginç olan şu: Hayat Kozlu’nun tam karşısında yeni köy kahvesi var.
Orada geleneksel olan devam ediyor, Hayat Kozlu ise modern olanı temsil ediyor.
Hayat Kozlu’nun tam önünde ise bir Atatürk büstü duruyor.
Büstün altında “Köylü milletin efendisidir” yazıyor.
Yazıyı görünce şöyle düşünüyorum:
Köylere taşınmaya başlayan şehirliler sayesinde artık yeni bir köylü profili oluşuyor.
Bu “yeni köylüler” taşındıkları yerle bağlantı kuruyor, onları dışlamamaya, beraber bir şey üretmeye özen gösteriyorlar. Aylin ve Mukaddes de bunun en güzel ve doğal örneği işte.
Unutmadan...
Yolunuz Kozlu Hayat’a düşerse mutlaka şunları sipariş edin:
Aylin’in Ab-ı Hayat tatlısını ve Mukaddes’in simitleriyle böreklerini...
Üstüne bir de buz gibi limonatalarını için ve daha sonra Kozlu’dan aşağı inip kendinizi Kuzey Ege’nin serin sularına bırakın.
Gönder