Yüz yüze tanışmamız, Cumhuriyet gazetesinin iflas masasına sürüklendiği, Berin Nadi’nin içten duyduğu sorumlulukla, İlhan Selçuk yanında, Cumhuriyet Vakfı kurulmuş, çatısı altında yayın yaşamı başlamış. İflas masasından geri alınmış gazeteyi yaşatabilmenin en zorlu yılları. Okur dayanışması dorukta, Cumhuriyet yazarları, yuvaya dönmüş çalışanları yeniden aynı çatı altında. Gönüllü bize dönük yaptığı araştırma sonuçları masada, yapılan ortak toplantıların sonucunda İlhan Selçuk’un damgasını vurduğu ünlü “Tehlikenin farkında mısınız” sorgulaması, ülkesine sorumluluk duyabilen kitleler için simge oluvermişti.
Gözümün önünde oylarını kullanmış komşularımın en sevilenlerinin sandıkların açılacağı saatlerde özenle, bir düğüne gidercesine şık giyinmiş, kadınlı erkekli sandık başlarında dostluk içinde seçim sonuçlarının sayımını izleyiverdikleri geldi. Anlamlı, bir o kadar barışçı bir duruş olabileceğinden kuşkum kalmadı. Ülkemizde sadece seçmenler olarak değil her yaştan nefes alanlarının yüzde doksan beşler ötesi için geçerli, ağır, bunalımlı yaşam koşulları, kaygılar, dertlerin dağılmasında gerçekten işlevsel, caydırıcı bir duruş olmaz mı? Konuşmayı, selamlaşmayı unutmuş olanların arasındaki buzların çözülmesinde bile merhem olmaz mı?
***
Alanlara inme koşullarının zorlu olduğu acılı koşullarla yüz yüzeyiz. Deprem kayıplarının acılarını yürekten duyanlar çoğunlukta olsa bile, siyaseten kullananları ağırlıkta. Siyaset hâlâ en kirli silahlarla, en ağır yalanlarla, kirli çıkar ittifaklarının sürdürülebilmesi uğruna yapılacak en çirkin yalanlar, oyunların peşinde. Siyasetin yalancı dili öylesine kirlendi ki bu yoldan başarılı olabileceklerine inanlar hâlâ en kirli teknik taktikleri, yolları kullanıyor olsalar da en sadık, körü körüne ya da küçücük kirli paylar adına hazır olanların bile oylarının hazır olduğuna inansalar da yanılıyorlar.
Önyargılı olsam bile, en çok en kirli işlere bulaşmış olanların hesap vermek zorunda kalabileceklerinin korkusu, kaygıları baskın olarak sandıkta tersinden oylar kullanabileceklerini düşünür oldum. En çok korkanların, en çok satış yapanlar olduklarını, çalakalem hazırlanmış dizilerin senaryolarından bile okuyabilirsiniz. En yakın tarihimizden, Zonguldak’taki son cinayet olan maden patlaması, ölenler üzerinden yapılan güncel duruşmalardaki ifadeleri haberlerden dinlemişseniz yok sayamazsınız.
Bir önceki cinayet hızlı tren kazası davasında sinyalsiz hızlı tren açılışı gerçeği ortaya çıkmamış gibi... Seçim kampanyası uğruna uygulamaya sokulan yeni hızlı tren hattı açılışında da sinyalizasyon olmadan açılış gerçekleştirilmiş. Geleceğe dönük olası cinayetler için ortam yaratılıverilmiş, uyarılara kulaklar tıkalı. Dahası eskileri gibi yenilerinin de gerçekleştirilmiş hızlı tren projeleri olamadıkları kuyruklu yalanı ortada. Hızlılık bilimsel standartları, süreleri üzerinden alay konusu çarpıklıkta.
***
Cumhur cephesi, tek adam rejimi adına atılan her adım, yapılan her işten sayısız haksızlık, hukuksuzlukların fışkırması sürecinde en ustalıklısından yalanlar üzerinden oturtulmuş kampanyaların bile tersine sonuçlar doğuruyor olması ile yüzleşiveriyoruz. Geçtiğimiz çarşamba akşamı, kargaşa içinde yanlışlıkla Fatih’in ara karmaşık karanlık sokakları içinde, gece yarısı yüzleştiğim görüntüleri, duyduklarımı paylaşarak bu yazıya nokta koymalıyım. Gece yarısından bir saat sonrası takılı kaldığımız dar sokakta, kocaman bir ihraç ürünleri deposu gibisinden bir dev bina yükselivermiş.
Konuşma dilleri, dev nakliye kamyonlarının kıpırdamaya çalışma çabaları arasındaki izlenimim. Suriye, belki de Irak’a her türden yiyecek ya da başka şeylerin ihracının işlemleri tamamlanıyordu. Kimler ne işler çeviriyor? Kimler ne paralar kazanıyorlardı bilemem. Bildiğim yanı başımda duran, sürekli AKP’ye Erdoğan’a oy vermiş olduğunu söylemekten çekinmeyen kişinin, benimle, üstelik çalıştığım gazeteyi bile bile içtenlikle paylaştıklarıydı. Kendisi gibi bir komşusunun anlattıklarıyla bu kez tersine oy kullanmaya karar verdiklerini söylerken tanıklık ettiği görüntüler üzerinden de duydukları arasında çıplak bağlar kurmuş gibiydi. Özetle çok öfkeliydi. Olup bitenler üzerinden haksızlıkların düş kırıklığında isyanlardaydı.
Gönder