Türkiye’de hukuk konusunda sabıkası olmayan iktidar bulmak ya imkânsızdır yahut da saysanız bir elin parmakları kadardır. Ama yaşanmış bütün hukuksuzlukları toplasanız AKP’nin 21 senesi boyunca yaşanmışların yanında küsurat mesabesinde kalır.
Hukuksuzlukla ilgili son örnek olarak Hatay’dan TİP milletvekili seçilen Can Atalay diyecektim. Fakat deneyimli ve güvenilir gazeteci Tolga Şardan’ın dünyanın en despot ülkelerinde bile, “masum bir gazetecilik örneği” olarak gösterilebilecek bir haberi nedeniyle tutuklanması ve onunla aynı günlerde beş gazetecinin daha benzer nedenlerle gözaltına alınması, hepsine tüy dikti.
Çok yazıldı ama bir kere daha özetlemekte yarar var:
Can Atalay, nerede bir hukuksuzluğa uğramış, mağdur edilmiş kişi veya grup varsa yardıma koşan ve bu nedenle tanınan genç bir avukattı.
Siyasi tarihimizde en geniş ve en barışçıl protesto örneği olarak anılacak olan Gezi olayları sırasında da öyle davranmış, mağdurların yanında yer almıştı.
O davada sanık olanların başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmedi.
Önce beraat ettiler, sonra Osman Kavala müebbeden, diğer sanıklar 18’er yıl hapse mahkûm edildi.
Ancak son seçimde Atalay, Hatay milletvekili seçildi. Herkes düşünüyordu ki Atalay derhal serbest bırakılacak.
Öyle olmadı.
Önce yargı görmezden geldi. Aradan beş aydan fazla zaman geçtiği sırada Anayasa Mahkemesi, Atalay’ın milletvekili seçilmekle kazandığı hakkın ihlal edildiğine ve derhal serbest bırakılmasına karar verdi. Ama yargılamayı yapan 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi’nin kararını dinlemeyip dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdi.
Kısaca 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi kararlarının TBMM dahil bütün organları kapsadığına ilişkin anayasa hükmünü yok saydı.
Sadece Can Atalay değil, aynı nedenle 28 Şubat dönemi komutanları da önce beraat etmelerine rağmen tekrar yargılanıp ağır hapse mahkûm edildi ve yaşları 80’i aşan birkaçı hâlâ hapiste yatıyor.
Bitmedi.
2014 cumhurbaşkanı seçimlerinde “Tayyip Erdoğan’ı cumhurbaşkanı seçtirmeyeceğiz” anlamında sözler söylediği için Erdoğan’ı çok kızdıran eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da aynen Kavala gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden, “derhal serbest bırakılması” yönünde karar çıkmasına rağmen yıllardır hapiste yatıyor.
Bu konu Avrupa Konseyi’nde de konuşulup Türkiye’de yargının siyasetin etkisi altında olduğuna, o nedenle Kavala 1 Ocak 2024 tarihine kadar tahliye edilmezse konseydeki Türk parlamenterler hakkında yaptırım uygulanmasına karar verildi.
Ama hiçbirini dinleyen yok. Oysa Erdoğan 1998’de 10 aya mahkûm edilip 4 ay hapiste yatacağı zaman aynen şöyle diyordu:
“Maalesef son zamanlarda yargı kararlarının üzerine siyasetin gölgesi düştüğü yolunda bir izlenim kamu vicdanını yaralamaktadır. Bu da gözbebeğimiz gibi korumamız gereken demokratik hukuk devleti ilkesini zedelemektedir. Ülkemizde demokrasi giderek bir seçim metoduna dönüştürülmektedir. Halbuki demokrasi sadece seçimlerden ibaret değildir. Aynı zamanda yargı ve yargıç bağımsızlığı demektir. Eğer bu ilki bağımsızlık çiğnenirse demokratik bir görüntü altında baskıcı bir düzen kurulmuş olur.”
Gönder