Cumhuriyet’ten Tanıklıklar’ın son konuğu, Mustafa Kemal’in öğrencilik yıllarından başlayan hukukları ile sağ kolu Cevat Abbas’ın torunu Hüseyin Gürer. Savaş yıllarını, siyaset ilişkilerini kapsayan yaşamın her alanını içeren paylaşımları ile Cumhuriyetin kuruluşu sonrası milletvekili Cevat Abbas Gürer’i günümüz okurlarına anıları ile taşıyan torunu Hüseyin Gürer’i günümüz kuşaklarından çok tanıyan çıkmayabilir.
Ancak Cumhuriyet gazetesi, içindeki gelişmelerle sıcak bağlar kurmuş Cumhuriyet okurları, ailesi için, tam tersi bir gerçeklik söz konusudur. Çok uzun yıllar emekçileri içinde yer aldığı Cumhuriyet gazetesi içinde, hele de idari yönetim kadroları, okurları ile kurulan her türden bağlarda, olmazsa olmaz isimler arasında başı çekenler arasında olarak paylaştıklarıyla derin izler bırakmıştır. Yetinmemiş, Berin Nadi-İlhan Selçuk’lu Cumhuriyet Vakfı yönetimleri dönemlerinde, Cumhuriyet’e dönük her türden dayanışma örgütlenmelerinde başı çekmiştir.
Bir adım ötesi, Cumhuriyetin kuruluş tarihine dönük, yaşatılması en zorlusu tarih kitapları yazılımında elbette kendi özelinden Cevat Abbas’ın da anılarını oturtmuş olarak, çok sayıda bu en zorlu alandan anı kitaplarının yayın yaşamına sokulmasında katkıda bulunmuştur. Hüseyin Gürer’in sınırlı yayın süresinin bir bölümüne sığdırmak zorunda olduğu anılardan paylaşımların yarattığı etkiyi, Cumhuriyet TV yayınlarından sorumlu müdürümüz Ercan Erdal başta, hepsi de tarih tutkunu arkadaşlarımızın tepkilerinden bir cümle ile paylaşmak isterim: “Çok etkili, hiç duyamayacağımız öykülerle tarihe doyduk...”
Bende iz bırakan birini paylaşmadan olmayacak.. “Cevat Abbas Gürer milletvekili olarak, Mustafa Kemal’in sofrasında. Mustafa Kemal, susuz içtikleri rakıya takılmış Cevat Abbas’ı kendisini su içerek kandırmakla suçlayıp masayı terk etmesini istiyor. İçine sinmemiş olmalı ki annesi ile görüşüp ‘Sana bu kadar iyiliği dokunmuş insanı nasıl üzersin’ sorgulaması üzerine, evine bakmalarını istiyor. Bulunamayınca Emniyet güçlerine bulmaları için başvuru yaptırıyor. Uzun bir süre sonra sofraya dönünce de ‘Seni nasıl buldurdum’ takılması ile söze giriyor. ‘Ben isteyerek gelmesem zor bulurdun...’ yanıtı ile karşılaşıyor. Nerede olduğuna ilişkin soru üzerine ise ‘Senin odanda kitap okudum, geldim’ yanıtı ile karşılaşıyor...
Bu kez Cevat Abbas, sağlık nedeni ile doktorun yasağına uyarak su içtiğini açıkladıktan sonra, dayanamayıp ‘Nasıl anladın’ sorusunu yöneltince, ‘Sen içtikten sonra dudağın bükülür’ yanıtıyla karşılaşıyor...”
Kopmaz bağlarla ortak davada yer almanın, sonuna kadar dayanışmanın, özverinin noktası konabilir mi?
Hüseyin Gürer’in Cumhuriyet Vakfı kuruluşundan öncesi günlerde, Nadir Nadi’nin henüz aramızdan ayrılmadığı tarihlerde, elbette yine Cumhuriyet’in yaşam savaşının verildiği günlerde, biz gazeteden ayrı iken İlhan Selçuk’u evinde ziyaret ettiğini duymuştum. Yayınımızda doğrudan sorduğumda, henüz vakfın kurulması bile gündemde değilken gerekçesini gazeteye dönmek zorunda olduğu çağrısı gündemli olduğunu anlattı. “Sensiz Cumhuriyet ayakta tutulamaz” anlamında bir içeriği olduğunu söyledi. Kemal Uzan’ın bitmeyen banka faizi borçları üzerinden Cumhuriyet’in iflas masasına sürüklenmesi gündeminden uzaktık.
Berin Nadi’nin, Nadir Nadi’nin cenazesi evden kaldırılmadan, iflas masasındaki gazeteyi kurtarmak üzere Cumhuriyet Vakfı’nın kurulması kararını alacağı, direneceği henüz gündemde değildi. Sizinle Berin Nadi-İlhan Selçuk sorumluluğunda Cumhuriyet Vakfı’nın kurulması söz konusu değildi. En uçta çok genç Hüseyin Gürer, İlhan Selçuk, Osman Nuri Torun, Berin Nadi, Alev Coşkun, vakıf senedinin mimarı Prof. Dr. Aydın Aybay, Bülent Uşaklıgil’in büyük kızı Zeynep Lange, Lale Tokuş, Şevket Tokuş, Oktay Kurtböke, Nezih Neyzi gibi etkin yönetim kurulu üyelerinin 1996 yılında yer aldıkları fotoğraf karesi, bence tarihsel değer taşıyor.
Sonrasında okurlarımızın katkıları ile de kurulan, Cumhuriyet döneminin değerleri ile yapılandırılmış Koop-C’yi, kültür kooperatifimizin oluşumunu, etkinliklerini hiç ama hiç hafife alamayız. Söz konusu oluşumda elbette düşünce önderliğinde İlhan Selçuk’un başı çektiğini, uygulamalarında da öncülük hizmetlerinde Hüseyin Gürer’in emeklerini atlamamak gerek..
Gönder