adscode
adscode

Hey gidi yıllar

Hey gidi yıllar

AHŞAP radyolardan saz semaisi dinlenirdi akşam saatlerinde, eve yorgun gelen babalar böyle dinlenirdi.
Ne komşuların dedikodusuna meraklıydı mahalleli ne tavuğuna.
Herkes kendi gurbetinde.
Ne içten ne güzel türkülerdi onlar;
"Şu uzun gecenin gecesi olsam."

***

Hayatın büyüsü vardı Yeşilçam filmi kokan o yoksul mahallelerde.
Umutla kaynardı tencereler.
Terazilerin kefesinde hile yok.
Ekmekler bir okka ediyor.
Anneler gözü gibi bakardı saksılara, hüzünler yağmurun sesine akardı.
Mine Koşan söylerdi; "yağmurun sesine bak aşka davet ediyor."

***

 

Lunapark gibiydi evlerin içi, ayakları çorap görmemiş bebeler dört bir yana koştururdu. Apartman değil ki alt kattakiler rahatsız olsun.
Bilmeceler sorulurdu neşe içinde, cevabını sadece çocuklar bulsun.
Kardeşler gaz lambalarının ışığında mektup yazardı askerdeki abilerine.
Hepsinin duaları sağ salim dönüşte!
Radyodaki hüzünlü şarkının eşliğinde babanın sigarasının külü uzardı.
Ne güzel şarkılardı onlar, "Biraz kül biraz duman o benim işte."

***

Deniz kıyılarında ayakları midye keserdi de kimse kimsenin yolunu kesmezdi.
İnsanlar birbirini bu kadar kolay öldürmez, ağızlar leş gibi kan kokmazdı.
Yükselen değer alçaklık olmamıştı daha.
Duvardaki anılar sergisinde soluk resimler vardı da bir tutam bile haram yoktu dedelerin ak saçlarında.
Maziden kalan yaraları varsa da ser verip sır vermezlerdi ama elde avuçta ne varsa torunlarına verirlerdi.
Şarkılar mesaj verirdi sanki, "Körfezdeki dalgın suya bir bak göreceksin."

***

 

Para bütün değerleri silip süpürmemişti henüz, görgüsüzlük moda olmamıştı.
Çeyiz sandıklarında ipek bohçalar.
Gelin olmanın büyük bir anlamı vardı gündelik aşklar ne demek.
Mecnunların ıslıkları duyulurdu gecenin bir yarısı, aşkaydı bütün şarkılar.
Herkeste merhamet vardı adalet vardı ama geleneklere sadakat başkaydı.
Aşkın yoksullukla sarmaş dolaş olduğu yıllar, sevdaların tarifi harbi delikanlılar ve onurlu genç kızlardı.
O yılların şarkıları sebepsiz sevilmemiştir; "Parayla saadet olmaz!"

***

Bizlerin yoksul mahallelerinden böyle sevda yolcuları gelip geçmiştir.
O yüzden bizler maziye aşığız.
Kirletilmiş geleceğin kalabalık dünyasında yalnız kalmaya da alışığız.
Sorun bakalım, "şehir hatları vapuruyla bir ada gezintisi, sosyal medya çöplüğüne kurban gitti" cümlesinde içi yanan kaç insan tanıyorsunuz?

 
 

MUTLULUK TAKVİMİ
 Minimalist hayatı seç.
 Sahaflara git.
 Yenisini alma eskisini değerlendir.

Herkes kendinden mesul
Herkes kendine mekan
İnsanın gözlerinde
Camekandır aynalar

Bir köşede kalırsa
Tozu dumana katar
Bizi bizden alır da
Bize satar aynalar

Asla sırtını dönmez
Saatlerce başında
Bizi tutar aynalar
Parmağında oynatır
Öyle bir devleşir ki
Bizi yutar aynalar
Hakkı YALÇIN

Midesinden konuşanların, akıllı insanların gözünde "besin değeri" bile yoktur.

İnadına bir daha!
Memleket isterim, zorbalar acıkınca insanların ömrünü yiyip bitirmesin.
Memleket isterim iftira yalan, soysuzluk hırsızlık itibar görmesin.
Memleket isterim, her türlü çakallığı yapıp arabasına çakar taktıranlar "sen benim kim olduğumu biliyor musun?" demesin.
Analar ağlamasın, mendil satan çocuklar olmasın trafik ışıklarında, elektronik sigara üflemesin, uyuşturucu kullanmasın hiçbir velet!
Memleket isterim hukuku adaletli, insanları merhametli bir memleket!

İlk Yorumu Siz Yapın

Gönder