Gün saydığımız seçimlere ilişkin görüş, önerilerini elden geldiğince titizlenerek okumaya, sonuçlar çıkarmaya çalışıyorum. Elbette üye ağırlıklarına göre değişen sorunlar öncelikli masaya yatırılıyor. 6 Şubat depreminin bir milat olarak kabul görmesi ile sıralanan önceliklerde, üretimin konusu, alanı, meslek örgütlerinin kendi üyelerini kapsayan sorunları sıralandıktan sonra, insanca bir yaşamın, üretimin sürdürülebilirliğinin yakalanabilmesinin olmazsa olmazları sıralanıyor.
Ortak sonuçların odağında, ülkemizin gelişmişliğini her alanda diplere çeken özelleştirmelerden kaçınılmaz geri dönüş, yeniden kamulaştırma, kamu eliyle üretimin geliştirilmesi zorunluluğunun altı çiziliyor. Başlığa taşıdığım sonuç, yaşamın her alanına dönük lokomotif, rol model olacak yeniden kamulaştırmalar olmadan, toplumsal yıkımın altından kalkılamayacağı oluyor. “Dayanışma yaşatır” şaşmaz bir başka ortak slogan. Seçim güvenliğinin sağlanması öncelikli de değil sadece. Yaşamın her alanına, ülkenin her yaşayanına, canlılarına, toprağın üretimine kadar kurulu bağlarla, tüm canlılar için öncelikli biraz nefes almaya dönük bilimsel araştırmalar, verilere dayalı sonuç öneriler getiriliyor.
Sizin hangi boyutlarıyla yüzleşebildiğinizden elbette haberli değilim ancak gazetecilik gözlemleri ile bende yeşeren umutlar, 1960’lar sonrasının anayasal, yasal özgürlükler şemsiyesinde fışkırmış toplumsal, örgütlü, hızlı gelişimin yıllarında örülen dayanışmaların güçlü ağlarını çağrıştırıyor.
Bugünün sorunlar yumağından geçmişe tanıklıklarla geriye dönük olarak baktığımızda, neden-sonuç ilişkilerini, örgütlerin, bilim insanlarının tanıklıkları ile okumaya kalkıştığımızda gerçekler bir başka çıplak, çorap söküğü gibi ortalığa saçılıyor. İnsandan, doğadan, tüm canlılardan, çevreden dahası insandan yana olumlu sonuçların ortaya çıkması asla rastlantıların ürünü değiller. Tam tersine olumsuzları gibi, olumlu gelişmelerin de aralarında çok güçlü bağların varlığı ortaya çıkıyor. İnsanca yaşam için savaşım vermek isteyen genç, hızla işçi, köylüye yakınlaşmakla kalmıyor. Geçmişi, kökenleri içindeki sıcak bağlarla ortak sorunlar üzerinde kucaklaşma, bütünleşme yaşanıveriyor.
Kötülüklerin tıpkısının aynısı iyiliklerin de birbirleriyle kucaklaşıyor olarak, birbirlerinin kokularını almışçasına buluşmaları söz konusu oluveriyor. Sanattan bilime, üretime, emeğe, gençliğe, işçiye, köylüye dönük üretim yapanların, emek verenlerin çabaları bir çırpıdaymışçasına birbirlerinde etkileşim yaratıyor. Geçmişten yaptıkları işlere, yaratıcılıklarına, üretimlerine, emeklerine çok saygı duyduğum en büyüklerin, nasıl bir diğerleriyle etkileşim içinde olumlu güç yaratmış olduklarına bugünden geriye çok daha çıplak tanıklık edebiliyorum.
Sonuç olarak yakın günler için bana önceden söylense “düş” diyebileceğim somut işbirliği, üretim sonuçlarının gerçekleşmeleri karşısında, “Gerçekten mi?” diyebiliyorum. Elbette akıl almaz zorluklar ile karşı karşıya kalınan, insanlardan başlayarak tüm canlıların canlarını çok yakan, çevreyi, iklimleri çarpmış günleri yaşarken, çok zorlu, adım adım, akılcı bir yolda yürümenin öneminin de anlamına varıyorum. Hızlı başarı, uçuşların acı derslerine de tanıklık etmiş olarak. Öncelikle hep birlikte, dingin, sorumlu, tuzaklara düşülmeden sandık başına..
Gönder