Senaryoların kurgularında, “hak, hukuk adalet”in geçerliliğinin söz konusu olamaması üzerinden, kahramanlarının çırpınışlarının örnekleri sergileniyor. Birbirinden güzel, rollerinde başarılı sanatçılar, erkek-kız ayrımı olmadan gözyaşlarına boğuluyorlar. Besbelli izleyenlerine de kendi çaresizlikleri, yaşam sorunları üzerinden yaralarını sarmada merhem oluyorlar.
Gençlik yıllarımda çok başarılı Amerikan, Batı, dünya sanatları örneklerinden bizi en çok çekenlerinin etkilerine bakarak arkalarında çok güçlü bir ekonomi ile güçlü sanatçıların buluşmalarının yattığı çıkarımını yapardım. Bizden onlarla yarışabilen uluslararası değerlerimizin ürünlerini, dünya ölçeğinde ulaştıkları büyük başarıları da atlamadan sonuç olarak toplumsal sorumlulukta, ortak değerlerde buluşmanın keyfini çıkarırdım. Şimdilerde aynı zamanda ortak değerlerin ne kadar çok çarpıcı boyutlarda, en insanlık dışı, kirli çıkarlar adına da kullanılabilirliğinin örnekleri ile yüzleşmenin şaşkınlığını yaşıyoruz.
Ülkemizde şok içinde toplumları çaresizliğe, teslim olmaya yönlendirdiği gerçeği ile de yüzleşiyoruz. Kültürel birikimleri, bilimsel, sanatsal başarıları ile zirvede insanlar, en acımasız, en kirlisinden çıkar odaklarının emrinde, geçmiş birikimleri, kimlikleri, değerlerini satmış olarak hizmetler sunmakta yarışıyorlar. Onurlu, değerleri için direnenler akıl almaz yollardan acımasızca cezalandırılıyorlar. Gün saydığımız seçimlere, sandığa giderayak, bu türden çelişkili sonuçlarla o kadar çok yüzleşiyoruz ki şaşırmayı unuttuk, tepki vermenin bile yarardan çok zarar verebileceğini hesaplamak noktalarına gelmişiz.
***
Bilimsel, teknolojideki devrimler, yapay zekâ, şeytani yöntemleri kullanan ellerde, yaşanan sorunlar, çaresizlikler, haksızlık, hukuksuzlukların, en ağır suçların yok gibi gösterilebilmesinin sihirli anahtarı oluveriyorlar. Seçimlerin son günlerinde “Kanıtlı yalanların” patlamasında, yaşamımızdaki yıkımlarının boyutlarına göre önceliklerimizi seçebilmede zorlanıyoruz.
Özetin özeti hiç bu kadar kısa süreli, coşkusuz, seçim sürecinden sıkılmış, bir an önce sonuçlarını görmek isteyen seçmen gerçeği ile yüzleşmemiştik. Seçmenin çaktırılmadan hiç bu kadar ağır tehditler altına sokulmak istendiği örneğini bile anımsamıyorum. Tanıklıklarım içinde en ağır tehditlerin yaşandığı 12 Eylül dörtlü cunta yönetiminde bile, şekilde kalsa dahi baskılara, tehditlere ara verilen bir süreç yaşanmıştı. Eskilerden bir gazeteci arkadaşımız 12 Mart’tan örnekleme yaparken, sağ-sol rakiplerin birbirlerine çatarken, suçlayarak oy isterken bile sevimli zekâ ürünü, neşeli şakalar yapmalarının örneklerini verdi. Hele de 21 yıldır iktidarda, tek adam rejiminde, sınır tanımayan ağır suçlamalar, asık suratlılık, tehditlerin ağır boyutları üzerinden çoklu, birbirinden ayıplı örneklerini sergiledi.
Sonuç ortak toplumsal çıkarımımız, canlar yanmadan, en az hile hurdalı, sağlıklı bir seçim yapabilmenin sırları üzerinde dersimizi çalışmış, sorumluluklarımızı yerine getiriyor olabilmek ile sınırlı. Ortak kaygıların, seçim sorumluluğunda başı çeken kurumların topuna birden, yakın deneyimlerle doğmuş kaygılar, korkulardan doğmuş olmaları ise daha da acısı... Listede seçim güvenliğinden sorumlu yargının, YSK’nin de olması yetmezmiş gibi. Cumhurbaşkanı, içişleri bakanı, MHP başkanı... Ön saflarda, canlı yayınlarda sıralanmış tehdit içeriklerinin çok yönlülüğü düşündürücü.
Seçim güvenliğinde en güvenilir kurum olarak bilinmiş Genelkurmay bile içinde, Diyanet, tarafsızlıkları zorunlu kamu kurumlarının topunun birden yasal yükümlülükleri hak getire, suç ortaklıklarında çoğulcu yapı gerçeği ile yüzleşmiş olmamız kaygı verici... Seçim güvenliği, sağlıklı seçim uğruna seferberlik gündemimizde. Muhalefet çok çalışmış gibi, demokratik kurumlar, hukukçular da içinde, çözüm üretme çalışmalarını kamuoyu ile paylaşıyorlar. Seçmene, vatandaşa dönük uyarılara, gün gün yeni olasılıklar üzerinden yeni önlemler geliveriyor...
Gönder