HAYATIN acımasızlığından sıkıldığımda mazinin tarlasındaki kuşları uçuruyordum.
Mum ışıkları altında yazdığım kuşlu mektupları getiriyorlardı bana.
O zamanlar kıyılarından balıkların taştığı bir şehirdi İstanbul. O kıyılarda ut çalan adamlar olurdu. Gözüne kestirdiğini ruhsatsız silahla vurmak diye bir şey yoktu.
Buz gibi evlerde yürekler sımsıcak.
El ele verirdi insanlar, kuş yuvalarını ele vermeyen ağaçlar gibi.
"Küçük m harfinden" kuş resimleri çiziyordum, son kuşlardı onlar.
Çünkü biliyordum ki ben o resimleri çizmezsem o kuşlar uçamayacaktı.
***
Herkesin kaçan fırsatı vardır ya, şimdiki zamanda hazırlıksız yakalandığım oluyordu da ne zaman geçmişe yönelsem geleceğim kayboluyordu.
Uzaklardan tanıdık bir ses duyuyordum, "kaçan kovalanır" diyor, bilinçaltıma emirler yağdırıyordu.
Oysa artık genç olmak için geçti, önümden rüzgar gibi geçti.
Elimi uzatsam sobelerdim uzatmadım.
Çünkü biliyordum ki ben onu yakalarsam o asla kaçamayacaktı.
***
Güneşin kum saatini ters çevirsem kum sıcağında yanabilirdim ateşinde.
Oysa kolumdaki saate baksam, şimdiki zaman diliminde ona yer yoktu.
İhtimaldir ki kelebek sevdasıydı.
Avucumun içinden uçup giden yıllara inat, dokunsam bütün resimlerin içinden çıkardı, dokunmadım.
Çünkü biliyordum ki ben ona dokunursam o asla uçamayacaktı.
***
Kendimden çıkıp, siyah beyaz Yeşilçam filminin içine giriyordum bazı geceler.
Kasım yağmurları başlıyordu. Her yağmurda camlarıma vuruyordu da "bak yine ben geldim" diyordu.
Bazen yazdığım şarkıların içinde yaşıyordu, ben istediğim zaman notaların içinde dolaşıyordu özgürce.
Bir gece perdeyi araladım karşımdaydı.
Onu 3 gün görmesem ölürdüm.
30 yıl sonra gördüm ölmedim.
Perdeyi kapattım, benim dünyamda yeri yoktu ama cama ismini yazdım.
Çünkü biliyordum ki ben onu yazmazsam o asla yaşamayacaktı.
***
İkimiz de seyirciydik aslında.
"En kutsal ziyaret seni uzaktan seyretmek" konulu filmin seyircileri.
Birbirimizi tanıdığımızın en somut kanıtı "mişli geçmiş zamandı." Adaletin, merhametin ve o sonsuz masumiyetin unutulmaz zamanları.
MUTLULUK TAKVİMİ
Trafikte korna çalma.
Gerçek sanata değer ver.
İhtiyaç sahibi insanı ara.
Sigara içme.
Aşkın çay bahçesinde
Sen Gülşen'din
Ben Tarık
Yeşilçam filmi gibi
Güzel bir aşk yaşadık
Yanlış adrese gitti
Sevda mektuplarımız
Sonra sessiz sedasız
Küskün ayrıldık
Gençlik yıllarımdan
Sana bir borcum vardı
Hayatımın aşkı
Dilerim gururunu
Okşar bu şarkı
Hakkı YALÇIN
Ağzını kanla çalkalayan adamlara itibar gösterilirken çocuklar nasıl süt koksun!
Onların devri!
Dilan Polat denen görgüsüz bir kadının oluşturduğu gündeme bakıyorum da "ah güzel ülkem" diyorum "sen kimlere kaldın!" Helalinden kazanılmamış altınları tabaklar içinde sergilemek görülmemiş bir arsızlığın sembolü olsa ne yazar. Böyle birine özenen o kadar çok insan var ki!
Şarkısının bile milyonlarca dinlendiği bir sanat anlayışına bakıyorum, "ah benim onurlu şarkıcılarım" diyorum.
Ne çok şeyi kaybettiğimizi anlamak için artık geç. Devir bunların devri artık!
Gönder