14 Mayıs öncesi de böyle bir iddia konuşuluyordu. Doğru mu değil mi derken gazeteci Amed Dicle bir yazı kaleme aldı. Aynen şöyle dedi:
“AK Parti ile Sayın Abdullah Öcalan arasında görüşme oldu ve kendi istedikleri cevabı alamayınca tecrit ağırlaştırıldı, disiplin cezası verildi. Dolaylı olarak Kandil’le de temaslar denendi.”
2019 yerel seçimleri sürecinde Osman Öcalan’ın TRT’ye çıkarılması, İmralı’dan mektup getirilmesi hâlâ belleklerde olduğu için bu ve benzeri iddialara da hemen “Olmaz öyle şey” denemiyor.
Dicle’nin yazısı Edirne’de yankılanınca Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın dün açıklama yaptı:
“Kesinlikle yalandır.”
***
Cumhurbaşkanlığı sözcüsü olarak Kalın’ın açıklaması elbette gerçeği yansıtıyordur. Elbette Saray bir heyet hazırlayıp, “İmralı’yla şunları konuşun” dememiştir.
Ancak geçmişte yeri geldikçe Saray’ın da vurguladığı gibi “İmralı ile hükümet görüşmüyor, devlet görüşüyor.”
İddia o ki mart ayı sonuna kadar Öcalan’la ciddi görüşmeler oldu. Kendisine kimi “özgürlük” vaatleri verildi.
Ne olabilir?
Örneğin, seçimden sonra yurtdışına gönderilmesi gibi...
Yine iddia o ki Öcalan kendi özgürlüğünden önce Kürt sorununun çözümü için adımlar atılmasını istedi.
Bu yönde de kimi sözler verildi. Meclis’te daha yüksek temsille ilgili adımlardan söz edildi...
İş bir noktada bu “sözlerin” seçimden sonra nasıl tutulacağı sorusunun yanıtına geldi.
Bu da soru mu canım. Elbette bir söz verildiyse tutulurdu.
Ancak Öcalan’ın “Bu sefer her şey yazılı olmalı, resmi olmalı” diye ısrar ettiği konuşuluyor.
Bunun yöntemi konusunda kimi öneriler de gitmiş. Ancak buna İmralı’nın yanıtı şu olmuş:
“Ne denecekse, seçimden önce kamuoyuna ilan edilmeli.”
Bütün bu pazarlıkların mart sonunda anlaşmazlıkla sonuçlandığı, bunun üzerine iktidar katında başka arayışların öne çıktığı ortaya atılan iddialar arasında.
İktidarın Güneydoğu illerinden yine yüksek oylar almak için sürdürdüğü arayışlar ne olabilir?
Eğer bunda başarılı olunmazsa en azından bu illerden Kılıçdaroğlu’na oy çıkmamasının yolu nasıl bulunabilir?
Bu soruların yanıtları TRT’nin son günlerdeki “haberciliğinde” belki bulunabilir.
***
Türkiye’nin güncel olan, seçimi de doğrudan etkileyecek olan bir numaralı sorunu ekonomi ise en “kalıcı” sorunu da iç barış. AKP ne yazık ki bu konuya, önümüzdeki nesiller ne olacak diye değil de önümüzdeki seçimler ne olacak diye baktı.
Bu alanda attığı her adım için, “Öncelikle oylarımı artırmalı” diye düşündü.
Bu seçimde de öyle. HDP’ye yönelik kapatma davası 17 Mart 2021’de MHP kongresinden 2 gün önce açılmıştı. Dava “en uzun süren parti kapatma davası” olabilir. Zira davanın ilerlemesi seçim endeksli! HDP yöneticileri adayları YSK’ye bildirdikten sonra partinin kapatılması olasılığına karşı Yeşil Sol Parti listesinden seçime katılma kararı aldı.
Dileğimiz o ki dün vurguladığımız gibi “bu topraklarda eşit yurttaşlar” olarak yaşama zemininde TBMM’nin bütün sorunları çözmesi!
Gönder