Meksika gezim sırasında başkent Meksiko’nun doğasından tarihine, her şeyine hayran olmuştum. “Elbet hayran olursunuz, burası sonsuz bahar ülkesi” dediler. Nasıl yani diye sormaya kalmadan anlattılar.
Meksiko’nun deniz seviyesinden yüksekliği 2500 metre. Dünyada bu yükseklikte kurulu 5 başkent var. Ancak bu şehrin özelliği, etrafını çepeçevre saran dağların yüksekliğinin de 4000-4500 metre olması. Bu coğrafi durum Meksiko’yu dağların koynunda bir yayla şehri yapmış. Hava sıcaklığı ise şöyle:
Yazları 30-35 derece, kışları 20-25 derece!
Hal böyle olunca kente bu adı takmışlar:
Sonsuz bahar ülkesi!
***
Yazı aramızda 80 ülke gezdim, 8 kitapta topladım. En uzak, en gezimine doyulmaz yerlerde bile şunu söyledim:
En güzeli Anadolu!
Meksikalıların başkentlerini överken kullandıkları tanımın bizim topraklarımızdaki karşılığı şu olamaz mı:
Bütün baharlar ülkesi!
Dünyanın çok az coğrafyasında aynı anda dört mevsim birlikte yaşanır.
Dünyanın çok az coğrafyasında tarihin başından bugüne kadar bütün zaman dilimlerine ilişkin eser görmek mümkündür.
Dünyanın çok az coğrafyasında karadan denize üç kıtayla bağlaşıklık kurulabilir.
Coğrafya nasıl ülkelerin kaderini belirliyorsa insanların yaşamlarını da etkiliyor.
Bu topraklarda bütün baharları birlikte yaşamayı hak eden birikimimiz var. Bütün mesele bu birikimden gelecek üretmek.
Okuma yazmayı sonradan öğrenen genç, tek tek harfleri kavradıktan sonra hızla kelime üretmeye çalışırken zorlanmış. Arkadaşları “haydi” diye bastırınca seslenmiş:
“Bütün harfleri öğrendim. Bir tutuştursam, iş tamam...”
Seçimlere giderken şu bilinç öne çıktı:
Hepimiz birer harfiz. Yan yana gelince sözcüğe, cümleye dönüşebiliriz.
Bütün bahar cümlelerini kuracak harflerimiz var.
Bütün mesele tutuşturmak!
Türkiye bugünkü siyasal iklimi hak etmiyor. İktidarın kutuplaştırma atışları, kirli dili, kutup iklimi yarattı desek abartmış olmayız.
Bereketli toprakların üzerinde soğana muhtaç insanların yaşadığı...
Fakirlerin zenginleri doyurmak için bedel üzerine bedel ödediği...
Toplumun iktidarı değil, iktidarın toplumu sınavdan geçirmeye kalktığı...
Fedakârlığın “feda” kısmının halka, “kârlık” kısmının iktidar sülalesine düştüğü...
Garip bir ülke haline geldik.
Bu bizi çölleşmeye götürür. Oysa biz bütün baharları hak ediyoruz.
Bu iklimi değiştirmeliyiz!
***
Bugün ve yarın Bursa Kitap Fuarı’ndayız...
Kitap fuarları okurla yazarın buluştuğu, gerçek anlamda “okuryazar” kavramının oluştuğu baharlar...
Fuarlarda yeni bir kitapla okurun karşısına çıkmak da yazar için ayrı bir sorumluluktur. Son birkaç seçimdir, o sürece özgü bir kitapla okurun karşısına çıkmayı gelenek edindik. Halk Kitap da bu geleneği sürdürmek isteyince biz de “Yine baharlar gelecek” deme sorumluluğu hissettik.
Bu güzel ülkemiz sadece iklimsel olarak değil, insansal olarak da baharlar yaşamayı hak ediyor.
Ancak hak etmek yetmez... İstemek, gereğini yapmak şart...
14 Mayıs günü sandığa atılan her oy bir tomurcuk... Akşamında çiçek olarak, bahar olarak karşımıza çıkacak.
Beklediğimiz bahar, ellerimizde!
Gönder